CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, Türkiye’nin tavuk eti ihracatına getirilen yeni kısıtlamaları eleştirerek, bu tür yasakların gıda fiyatlarını düşürmeyeceğini belirtti. Sarıbal, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yayımladığı son verilere dayanarak, üretimdeki azalmaya ve ihracat kısıtlamalarının etkisizliğine dikkat çekti.
TÜİK’in verilerine göre, çiğ süt üretimi 2023 yılında bir önceki yıla göre binde 4 oranında azalarak son 6 yılın en düşük seviyesine ulaştı. Kırmızı et üretimi ise %8,8 artış gösterdi, ancak bu artışın büyük bir kısmı ithalat yoluyla sağlandı. Özellikle, 2023 yılında yapılan toplam 1,4 milyar dolarlık ithalatın 309 bin tonluk bir kısmı kırmızı et olarak gerçekleşti.
“ARTAN NÜFUSA ORANLA ÜRETİM AZALMIŞTIR”
Sarıbal, tavuk eti üretiminin 2023 yılında bir önceki yıla göre %3,7 oranında düştüğünü ve bu düşüşün iç piyasada fiyat artışlarına neden olduğunu belirterek, “Türkiye 2010 yılından bu yana sürekli olarak canlı hayvan ve kırmızı et ithalatı yapmaktadır. Tarım ve Orman Bakanlığı 2024 yılında 600 bin baş besilik hayvan ithalatına karar vermiş olup, Et ve Süt Kurumu tarafından Uruguay’dan yapılan ithalat devam etmektedir. Yani kırmızı et üretimi ithalat yoluyla artırılmaktadır. 2023 yılı Kümes Hayvancılığı Üretimine ilişkin sonuçlar TÜİK tarafından 14 Şubat 2024 tarihinde açıklanmıştı. Buna göre, 2022 yılında 2 milyon 418 bin ton olan tavuk eti üretimi 2023 yılında yüzde 3,7 azalarak 2 milyon 329 bin tona düşmüştür. Artan nüfusa karşı üretimin azalması iç pazarda tüketimin azalmasına ve fiyatların artmasına yol açmaktadır. Bu gerekçe ile Mayıs 2023’te tavuk eti ihracatı İhracı Kayda Bağlı Mallar Listesine alınmış; 2022 yılında 620 bin ton olan beyaz et ihracatı 2023 yılında 505 bin tona düşmüştür.” dedi.
“BİR YILDA DANA ETİ YÜZDE 82, KUZU ETİ YÜZDE 121, BEYAZ ET YÜZDE 84 ZAMLANDI”
Ticaret Bakanlığı’nın 2024 yılının ilk aylarında tavuk eti fiyatlarındaki artışı kontrol altına almak için ihracatı aylık 10 bin ton ile sınırladığını ifade eden Sarıbal, “Ticaret Bakanlığı 2024’ün ilk aylarında tavuk eti fiyatlarındaki artışın enflasyonun üzerine çıktığı gerekçesiyle bütün ve parça dahil olmak üzere, tavuk eti ihracatının 1 Mayıs 2024’ten 31 Aralık 2024’te kadar, aylık bazda azami 10 bin ton, toplamda ise bu yıl sonuna kadar 80 bin ton olacak şekilde sınırlandırılmasına karar verilmiştir. TÜİK tarafından 3 Mayıs 2024’te açıklanan verilere göre gerek TÜFE gerekse gıda fiyatları endeksi artmaya devam etmektedir. Nisan 2005’te yüzde 8 olan yıllık enflasyon oranı Nisan 2024’te yüzde 69,8 olmuştur. 2005’te yüzde 3,5 olan yıllık gıda enflasyonu ise Nisan 2024’te yüzde 68,5’e yükselmiştir. TÜİK verilerinden yaptığımız hesaplamaya göre bir önceki yılın aynı ayına göre dana eti fiyatı yüzde 82, kuzu eti yüzde 121, beyaz et ise yüzde 84 artmıştır. Yani beyaz et fiyatlarına yüzde 200 zam yapıldığına ilişkin haberler gerçeği yansıtmamaktadır.” dedi.
“HALKIMIZ KIRMIZI ETİ SOFRALARDA GÖREMEZ OLDU”
Yüksek enflasyonun emekçi ve emeklilerin alım gücünü düşürdüğünü ve insanların daha uygun fiyatlı tavuk etine yönelmelerine neden olduğunu ifade eden Sarıbal, “Saray iktidarının uyguladığı ekonomi politikalarından kaynaklanan yüksek enflasyon nedeniyle emekçi ve emeklilerin alım gücü düşmüş; halkımız fiyatı 600-800 liraya ulaşan kırmızı eti sofralarında göremez olmuşlardır. İnsanlar hayvansal protein ihtiyacını karşılamak için kırmızı et fiyatlarıyla karşılaştırıldığında fiyatları daha uygun kalan tavuk etini tüketebilmekte, bu nedenle tavuk etine olan talep artmaktadır. 2022 yılının ve bu yılın aylık ortalamalarına bakıldığında ayda yaklaşık 30 bin ton tavuk ihracatı gerçekleşmektedir. Bakanlığın verdiği 10 bin ton sınırına ulaşılması halinde önümüzdeki aylarda tavuk eti ihracatının yaklaşık üçte birine düşeceği anlaşılmaktadır. İhracat yasaklandığında yurt içinde kalacak ürün sadece aylık 20 bin ton olup, bu miktar fiyatları etkileyecek büyüklükte değildir.” ifadelerini kullandı.
“GIDA ENFLASYONU İLE MÜCADELENİN YOLU ÜRETİCİNİN DESTEKLENMESİ”
Sarıbal, ihracat yasakları yerine üreticilerin desteklenmesi ve girdi maliyetlerinin düşürülmesi gerektiğini savunarak sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“İnsanlarımızın ucuz ve sağlıklı gıdaya ulaşmalarının yolu iç piyasada miktarı yetersiz olan veya fiyatları artan her ürünün ya ithal edilmesi veya ihracatının yasaklanması değildir. Tarım-gıda ürünlerinde arz (üretim) artırılmadığı sürece yüksek enflasyon sorununun çözülmesi mümkün değildir. Gıda enflasyonuyla mücadele için üreticilerin desteklenmesinden veya artışları durdurulamayan girdi maliyetleri kontrol edilmesinden ve bir kısmının devlet tarafından karşılanmasından başka çare yoktur. Aksi halde hiçbir sektörde üreticiler uzun süre zarar ederek üretime devam edemezler. Öte yandan halkımızın ucuz ve sağlıklı gıdaya ulaşamamalarının en önemli nedeninin gelir düzeylerinin düşük olduğu gerçeği akıldan çıkarılmamalıdır. Saray iktidarının yoksullardan varlıklılara ve yandaşlarına servet transferine dayalı politikaları halkımızın giderek daha da yoksullaşmasına sebep olmaktadır.
Soğanda, patateste, narenciyede yağda -örnekler artırılabilir- uygulanan ihracat yasakları fiyatların artmasını önleyemediği gibi mevcut ihracat pazarlarının kaybına da yol açmaktadır. Enflasyonla mücadelenin yolu yasaklar değil, üreticilerin teşvik edilmesi ve girdi maliyetlerinin düşürülmesidir. Bunun yanı sıra üretici-tüketici zincirindeki fahiş fiyat artışlarını kontrol altında tutmak da kamunun öncelikli görevi olmalıdır. Ayrıca milyonlarca emeklinin 10 bin liraya geçinmeye çalıştığı bir ortamda temel gıda ürünlerindeki KDV’nin kaldırılması da bir zorunluluk haline gelmiştir.”
Haber Merkezi