Nesilden nesile aktarılan bir yoksulluk hikayesi: Mevsimlik tarım işçisi

Her yıl Türkiye’nin dört bir tarafına dağılan mevsimlik tarım işçilerinin en önemli duraklarından birisi yine Bursa oldu. Düşük ücretlerle hiçbir sosyal hakları olmadan çalışan işçilerin bakımsız çadırlar, pis içme suları, hijyenik olmayan yaşam koşulları, tuvalet, duş ve elektrik gibi sorunları çözülmüyor. Oysa 16 yıldır Bursa’da çalışmaya gelen Mihriban Kaya da tıpkı yüzbinlerce kadın gibi denize girmek, temiz lokma yemek, temiz yerlerde gezmek, arabalara binmek düşleri kuruyor.

Nesilden nesile aktarılan bir yoksulluk hikayesi: Mevsimlik tarım işçisi
Yayınlama: 16.09.2023
A+
A-

BursaTanık Özel

Mevsimlik tarım işçiliği denilince Bursa akıllara gelen önemli şehirlerden biri. Her yıl yoğunlukla Doğu ve Güneydoğu illerinden genç, yaşlı, çocuk, kadın, erkek sayısız işçi, binlerce kilometre yol katederek Bursa’nın uçsuz bucaksız tarlalarına doğru, tıpkı daha önceki yıllarda yaşadığı sefalete bir kere daha şahit olmak ve günlük ortalama 350-400 lira kazanmak için yollara düşüyor.

Sorunları çok bilindik… Susuzluk, bakımsız eski çadırlarda konaklama, türlü hastalık, ırkçılık, hijyenik olmayan koşullarda çilesini doldurmak için gün sayıyorlar. Sorunları çok bilindik diyoruz çünkü her yıl mevsimlik tarım işçilerine yapılan ziyaretlerde yukarıda sayılan sorunlar tekrar tekrar not ediliyor. Kimi zaman sorunların düzeleceğine dair yetkili makamlardan iyileştirme sözleri veriliyor ancak insanlık dışı çalışma ve yaşam koşulları her yıl birbirini izliyor.

ÇADIRKENTLERDEN BETER YAŞAM ALANLARI

Bu yıl da mevsimlik tarım işçileri domates hasadı için Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesine ulaştı. Çoğunluğu Şanlıurfalı olan bu işçiler, deprem bölgesinden geldiler. Deprem sonrası kurulan çadırkentler onların yabancısı olduğu bir yaşam alanı değildi. Çünkü onlar her yıl işçi olarak geldikleri kentlerde benzer manzarayı yaşıyorlardı.

Pek çoğumuz için uzakta kalan, bayındırlaşan kentlerin büyük gölgelerinin gerisinde sanki böyle yaşamaya alışmış olan bu işçilerin pek tabii hayalleri vardı. Bize çok basit gelen o hayallerin sahiplerinden birisi de Mihriban Kaya.

16 YILDIR HER SENE BURSA’YA GELİYOR

Kaya tam 16 yıldır her sene kilometrelerce uzaktan Bursa’ya mevsimlik tarım işçisi olarak geliyor. Bir kızı Bursa’da doğdu, Bursa’da da büyüdü. Tam 16 yıldır hep bu koşullarda çalıştığını söylüyor Kaya, bunu da “Kameracı geldi, belediye başkanı geldi, bilmem ne geldi ne gitti, hep bu halde yaşıyoruz” sözleriyle açıklıyor.

Dedik ya, dünya bayındırladı. Buzdolaplarının her bir çeşidi boy boy vitrinlerde sergileniyor. Elektrik deseniz gündelik yaşamın vazgeçilmezi. Su ise çeşmelerden kireçli akmaya başladığından beri ya arıtma cihazları ya da damacanalarla en temizine ulaşmaya çalışıyoruz. Kent yaşamının olağan akışında bizler için ekmek ve su kadar olağan olan bu imkanlar, Kaya gibi binlerce mevsimlik tarım işçisi için hala daha çözülemeyen bir sorun olarak varlığını koruyor.

“AMPULE VURDUK AMA KARANLIKTA YAŞIYORUZ”

Ülkede yaşanan ekonomik kriz sermayeyi daha da zenginleştirirken, milyonların yoksulluğunun sınırı ortadan kalktı. Bu yoksul yığınların arasında elbette Kaya da bulunuyor. Örneğin Kaya’nın geçtiğimiz yıllarda aldığı 50 kuruşluk bir şişe buzun fiyatı 10 liraya yükseldi, yazın sıcağında tarlada serinlemek için alacakları bir kolanın fiyatı ise 50 liraya yaklaşmış durumda. Kaya, aldıkları yevmiye ile bu basit ihtiyaçların bile karşılanamayacak noktaya gelmesinden şikayetçi.

Kırsalda ‘irade’, babanın dediğidir, bu nedenle babanın dediği partiye oy verilir. Kaya son seçimlerdeki oy tercihini şu sözlerle açıklıyor: Eskiden bizim dedelerimiz derdi ki oy vereceğiniz zamana ‘ampule’ vurun. Biz ampule vurduk, hani ampul bize ne yaptı? Ampule vurduk ama üstümüzde ampul yok, biz karanlıkta yaşıyoruz.

ÇOCUKLARININ TALEPLERİNİ KARŞILAYAMIYOR

40’lı yaşlarındaki Kaya muhtemeldir ki bu kadar yıl boyunca hayallerini, heveslerini bir kenarda çürümeye bırakmış. Sıcak bunaltınca denize girmek, temiz lokma yemek, temiz yerlerde gezmek, arabalara binmek düşleri kuruyor. Böyle bir hayat yaşamak istemediğini söylüyor Kaya ama işe mecburen geldiğini ekliyor. Nesilden nesile aktarılan yoksulluk Kaya’ya ailesinden kalmış, Kaya’dan da çocuklarına devrolacak gibi görünüyor. Ne çocuklar annesinin yaşadığı hayatı istiyor ne de anneleri çocuklarının aynı kaderi paylaşmasını. Çocuklarının taleplerini karşılayamadığını söyleyen Kaya, çocukları kola ya da et istediğinde parası olmadığı için alamadığını ifade ediyor.

İŞÇİLER PİS TUVALETE MAHKUM EDİLİYOR

Mevsimlik tarım işçileri temiz tuvalet hakkından dahi mahrum bırakılıyor. Kaya ve beraberindeki işçilerin konakladığı yerde bulunan tuvalet -en son- 20 gündür boşaltılmıyordu. Bu konuda Kaya’nın aradığı belediye de taleplere karşılık vermiyor. Temizlenmeyen tuvaletler de özellikle kadınlarda enfeksiyon vakalarının yaşanmasına neden oluyor.

2023 yılında mevsimlik tarım işçileri hala çadırlarda yaşamaya terk ediliyor. Var olan çadırların pencereleri, kapıları ve birçok yeri yırtık. Yağmur yağdığında ise çadırlar hızlıca su alıyor. Kaya, tıpkı kendisiyle beraber yaşayan diğer işçiler gibi konteyner, hazır tuvalet, elektrik, sıcak su istiyor ve şunu söylüyor: Ama yok, bize yok, hiçbir şey yok.

Bu sorunları Mihriban Kaya aktarmış olsa da binlerce mevsimlik tarım işçisinin sorunu da şikayeti de kaderi de aynı. Her yıl meslek odaları, sivil toplum kuruluşları bu işçilerin yaşam ve çalışma koşullarına dair raporlar hazırlıyor, kamuoyunu bilgilendiriyor ve sorun çözücülere aktarıyor. Sorun çözücüler de Kaya’nın yukarıda bahsettiği gibi geliyor, dinliyor, söz veriyor ve bir daha kapılarını çalmıyor. Muhtemeldir ki önümüzdeki yıl Bursa’ya gelen mevsimlik tarım işçileriyle konuştuğumuzda farklı ağızlardan, farklı kelimelerle, aynı şeyleri dinleyeceğiz. Onların temel sorunu insanlık dışı koşullarda yaşamaya ve çalışmaya maruz bırakılmaları, talepleri ise en basit haliyle insanca yaşam.

 

Bilgi Notu:Bu haber Dijital Medya Araştırmaları Derneği tarafından düzenlenen NewsLabTurkey Bağımsız Medya İçin Kuluçka Programı kapsamında desteklenmiştir.

Bu haber içeriğinin sorumluluğu tamamen Proje Adı’na aittir ve hiçbir koşulda Dijital Medya Araştırmaları Derneği’nin duruşunu yansıtmamaktadır.