Yavuz Emre, 1997-2008 yılları arasında Mudanya’da Maliye Müdürü olarak görev yaparken yaşadığı kıyı işgalleri ve usulsüz yapılaşmaları anlattı. Siyasi baskılar, sürgünler ve tehditlerle karşılaştığını belirten Emre, kıyıların rant uğruna talan edildiğini ve sahillerdeki usulsüzlüklerin halen devam ettiğini vurguladı.
Pelin Akdemir
Emekli Maliye Müdürü Yavuz Emre, 1997-2008 yılları arasında Mudanya’da Maliye Müdürlüğü görevi sırasında kıyı işgallerini ve usulsüz yapılaşmaları anlattı. O dönem kıyılarda yapılacak bütün yapılaşmaların, dolgu alanlarının izni Maliye Bakanlığı’na, il ve ilçelerde Maliye Müdürlükleri’ne bağlıydı. 1990’lı yıllarda yaklaşık 8 bin nüfusa sahip Mudanya’da sahillerin işgali 2000’li yıllarda nüfusun artışıyla birlikte başladı. Emre, “Kıyı işgalleri depremden sonra başladı ve özellikle 2003’ten sonra hız kazandı. Nüfus artışı ve ekonomik potansiyelin yükselmesi, bu işgallerin artmasına yol açtı” dedi.
3621 sayılı Kıyı Kanunu sayesinde kıyılar doğal haliyle korunabiliyor, yapılaşmalara izin verilmiyordu. “Daha sonradan ne olduysa kıyıda yapılanma, kıyı işgalleri, kıyı dolguları çok arttı. Şimdi de her taraf işgal altında” diyen Emre, özellikle 2003 AKP döneminden itibaren siyasi bağlantıları olan kişilerin kanunlara rağmen kıyılarda yapılaşmayı arttırdığını ve halen daha yapılaşmaların devam ettiğini söyledi. Emre, bunun en canlı örneği Montania Oteli ve Denizatı Restoranı gösteriyor. Montania Otelin sahibi Fahri Eksin, aynı zamanda Anavatan Partisi’nin kurucularından. Emre, “Birinci derece sit alanıydı. Normalde çivi dahi çakamazsın. Ama şimdi bir sürü yapı var. Havuzu yıktırdık, yeniden yaptılar. İktidar partisinden olunca çoğu şeyi engelleyemiyorsun. Siyaset her şeyin üzerinde. Siyasi arkan varsa, onlar her şeyi yaptırıyorlar. Kıyılarda birinci derece sit alanı olan yerlerde dahi yapılaşmaların önüne geçemedik” diye konuştu.
Emre, görev süresi boyunca usulsüz yapılaşmalarla mücadele ettiğini, ancak birçok kez sürgün edilerek görevinden alındığını belirtti. Bakanlığın o dönem yönetmelikleri uygulama konusunda daha iyi olduğunu söyleyen Emre, “Merkez öyle davranınca taşrayı susturmaya çalışıyorlardı. Tayin yaparız, döveriz, vururuz, kırarız… Siyasi baskılara maruz kaldık. Adam açıktan para bile teklif ediyordu” sözleriyle tehdit edildiğini anlattı. 2002 yılında AKP iktidara geldikten sonra görevden alındığını ve 2015’e kadar sürgünlerle karşı karşıya kaldığını söyleyen Emre, “Mahkemeyi kazanmama rağmen sürekli tayin edildim. 13-14 yere sürgün edildim” dedi. Kıyı işgalleriyle ilgili açtığı davaları kazanmasına rağmen, yerel yönetimlerin bu yapıları yıkmayı reddettiğini de sözlerine ekledi.
17 Ağustos 1999 depreminde yıkılan Denizatı restoranın tekrar yapımına karşı dava açtıklarını belirten Emre, sonrasında yaşadığı anılarını şöyle anlattı:
“2004-2005’te davayı kazandık. Yıktırmaya çalıştık. O zaman yıkma görevi belediye başkanındaydı. 3114 imar kanununda aykırı yapıların yıkımı belediye sınırları içerisinde belediyeye ait. Belediye Başkanı Erol Demirhisar, ‘ben yıktırmam’ dedi. Lojmanıma giderken gece önümü kestiler. ‘Sen niye ortalığı karıştırıyorsun?’ ifadeleriyle darp ettiler. Öğrendiğime göre, Denizatı restoranın sahibinin adamlarıydı. 10 gün işe gidemez raporu almıştım. Ben suçlu durumuna düştüm. Benim tayinim çıktı, ben gittim. Sürgün edilince hukuki mücadeleye başladık. Dava açtık, kazandık. Bir daha sürgün ettiler. Usulsüzlükler bitmiyor ki. Böyle devam etti. 2015 yılında da emekli oldum.”
O yıllarda Mudanya’da küçük küçük koyların olduğunu, herkesin o koylardan denize girebildiğini anlatan Emre, sahil kenarında dolgu alanların en fazla Belediye Başkanı Erol Demirhisar döneminde yapıldığını söyledi. Emre, “2000’li yıllardan sonra denizi kirlettiler. Kolibasi, kirlilik oranı çok yüksek. Denizin dibi görünüyordu. Denizlerimiz eskiye göre çok kirlendi” dedi. Büyükşehir Yasası sonrası yetkilerin büyükşehirlere devredildiğini belirten Emre, bu süreçte de usulsüzlüklerin artmaya devam ettiğini ve kıyıların işgal altında olduğunu vurguladı. “Sahillerdeki büfeler normalde 6 metrekare olmalı, ancak 200 metrekareye varan yerler var. Hiçbiri ihaleyle verilmemiştir. Halk yine sınıfta kalıyor. Halk yararlanmıyor. Yine siyasi partilerin dedikleri adamlar yararlanıyor” diyerek, bu durumun siyasi bağlantılarla ilişkili olduğunu ifade etti.
Kıyıları koruyamamanın üzüntüsünü ise Emre, “Mudanya’da çok çalıştık. Sahiller, kıyı kenar çizgisinde kalan usulsüz yapıların yıkılmasıyla ilgili olsun ama hiçbirisini başaramadık. Keşke başarılı olsaydı. Tütün deposuyla ilgili mücadele verdik, onu özel sektöre kaptırmadık ama sahillerle ilgili başarılı olduğumuzu söyleyemem. Güzelyalı, Mudanya, Tirilye her taraf işgal altında. Kanunun bana verdiği yetkiydi. Yetkim vardı, uğraşıyordum” sözleriyle dile getirdi.