Mithat Sancar Hatay’da: Su yok, çadır yok, ekmek yok, burası kaderine terk edilmiş

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, “Antakya tamamen kaderine terk edilmiş. İnsanlar sokaklarda ve barınma, ısınma imkanları yok. Su yok, çadır yok, ekmek yok. Devlet ve iktidar yok burada” dedi.

Mithat Sancar Hatay’da: Su yok, çadır yok, ekmek yok, burası kaderine terk edilmiş
Yayınlama: 07.02.2023
A+
A-

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, “Antakya tamamen kaderine terk edilmiş. İnsanlar sokaklarda ve barınma, ısınma imkanları yok. Su yok, çadır yok, ekmek yok. Devlet ve iktidar yok burada” dedi.

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Maraş merkezli iki büyük depremin vurduğu kentlerden Hatay’da, “Antakya tamamen kaderine terk edilmiş. Geçtiğimiz bölgelerde pek çok yıkılmış bina gördük ama kurtarma çalışmaları yok. İnsanlar sokaklarda ve barınma, ısınma imkanları yok. Su yok, çadır yok, ekmek yok, yemek yok. Burası kendi kaderine terk edilmiş görünüyor. Devlet ve iktidar yok burada” dedi.

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, depremin etkili olduğu Adana ve Hatay’ı ziyaret etti. Sancar’a HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı ve Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları, milletvekilleri Züleyha Gülüm, Hüseyin Kaçmaz ile Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanı Şahin Tümüklü, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Eş Genel Başkanı Canan Yüce, Devrimci Parti Genel Başkan Yardımcısı Gamze Taşçı ile Hatay, Adana ve Mersin il eşbaşkanları da eşlik etti.

ANKA’nın aktardığına göre Hatay’ın Antakya ilçesine bağlı Armutlu Mahallesi’nde yıkılan binaları inceleyen Sancar, yurttaşların sorunlarını dinledi.

İncelemelerin ardından açıklama yapan Sancar, şunları söyledi:

SU YOK, ÇADIR YOK, EKMEK YOK, YEMEK YOK: “Depremin etkisini buraya gelince çok daha doğrudan görebiliyorsunuz. Bizler de gözlerimizle gördük, acı, yıkım çok büyük ve şehir sahipsiz. Antakya tamamen kaderine terk edilmiş. Geçtiğimiz bölgelerde pek çok yıkılmış bina gördük ama kurtarma çalışmaları yok. İnsanlar sokaklarda ve barınma, ısınma imkanları yok. Su yok, çadır yok, ekmek yok, yemek yok. Burası kendi kaderine terk edilmiş görünüyor. Devlet ve iktidar yok burada. Acı var, öfke var. Elimizde en büyük imkân dayanışma çabası var.

BİZLER BÜTÜN İMKANLARIMIZLA YARALARI BİRLİKTE SARMAK İÇİN ÇALIŞIYORUZ: Yardımların da her yöntemle engellenmek istendiğini görüyoruz. 1999 Gölcük Depremi’nde yaraları sarma konusunda en büyük katkıyı sivil dayanışma yapmıştı. Fakat şimdi ona da imkân verilmiyor. Yine de halklarımızı birbirlerinin yaralarını sarmak için kucaklaşmaya, birbirine el uzatmaya çağırmaya devam ediyoruz. Bizler bütün imkanlarımızla yaraları birlikte sarmak için çalışıyoruz. Ancak felaketin boyutları çok büyük.

ÜLKENİN KAYNAKLARI FELAKETLERİ ENGELLEMEK İÇİN KULLANILSAYDI BU KADAR CAN KAYBI OLMAZDI: Deprem bir doğal felaket ama onu bir toplumsal yıkıma ve insani trajediye dönüştüren şey yönetimlerdir. Acil yardım ve müdahale çalışmaları hızla organize edilse, bu kadar büyük can kaybı olmazdı. Ülkenin kaynakları, insanların insanca yaşaması ve bu tür felaketlerin engellenmesi için kullanılsaydı yıkımın ve kayıpların boyutu bu kadar olmazdı. Bizlere düşen büyük bir görevi var. Bu ülkede yaşayan insanların birbirlerine ellerini uzatması, dayanışmayı en yüksek düzeye çıkarması. Bu elimizdeki en etkili yoldur. Yaralarımızı birlikte saracağız.

BU ÜLKEYİ BU YIKIMDAN HEP BİRLİKTE ÇIKARMAK HEPİMİZİN BOYNUNUN BORCUDUR: Bu düzenin yıkımlarını birlikte kaldıracağız; onun yıktığı bu yerleşim ve hayatları birlikte inşa edeceğiz. Bu düzenin bu yıkıma devam etmemesi bizlerin mücadelesi ve dayanışmasıyla ancak mümkün olacaktır. Şimdi dayanışma zamanıdır. Acılar gerçekten büyük. Acıları dile getirecek söz bulmak bile zor. Dayanışma diyoruz. En yüksek düzeyde dayanışmak bizim çıkış yolumuzdur. Bizler de acıyı paylaşmak ve dayanışma çabalarımızı burada insanlarımıza aktarmak için buluyoruz. Halkımıza geçmiş olsun diyoruz. Kayıplarımız için başsağlığı diliyor, geride kalanlara direnç ve sabır diliyoruz.”

ANKA