Prekarya; sürekli belirsizlik içinde yaşayan, güvencesiz ve geçici işlerde çalışan, sosyal haklardan yoksun bireylerin oluşturduğu toplumsal bir sınıftır.
Biber toplamak için römorkun üstünde tarlaya giden mevsimlik tarım işçisinden, borçla aldığı motosikletiyle gün boyu paket teslim eden kuryeye, AVM’lerde taşeron olarak temizlik yapan işçilerden, sesinin kısıldığına aldırmadan çalışan çağrı merkezi elemanına, kafeterya internetine bağlanarak bir şeyler satmaya çalışan pazarlamacıdan, part-time ders vermek için oradan oraya koşan akademisyene, inşaatlarda hiçbir güvenlik önlemi olmadan çalışan ustadan, asgari ücretin altında maaş alan ve SGK primleri eksik yatırılan ücretli öğretmenlere kadar… Eğitim ve gelir düzeyi ne olursa olsun, bu insanlar ortak bir kaderi paylaşıyor: Her geçen gün büyüyen bir güvencesizlik ağı içinde boğuluyorlar. Onlar, Türkiye’de her gün bu güvencesizlikle yüzleşen milyonlarca kişi, prekarya adı verilen kitlenin üyeleri. Özellikle gençler, kadınlar, yaşlılar ve göçmenler bu yeni toplumsal sınıfın üyeleri ve Türkiye’de milyonlarca kişi belirsiz ve korumasız bir geleceğe sürükleniyor.
Sabancı Üniversitesi İPM’nin Ekim 2022’de yayımladığı rapora göre, sosyal güvenlikten yoksun olan ve sürekli geçici işlerde çalışan milyonlarca ‘Güvencesiz’ giderek büyüyen bir güvencesizlik dalgasıyla karşı karşıya.
Raporda yer alan bilgilere göre, Türkiye’de yaklaşık olarak 9 milyondan fazla kayıt dışı ve güvencesiz işçi çalışıyor. Bunun yanında, geçici koruma statüsünde olan 1 milyon kişinin de iş gücüne katıldığı tahmin ediliyor. Yasal belirsizlik içinde olan bu grupların yanı sıra 5,5 milyon işsiz genç, toplumsal ve ekonomik hayattan dışlanmış bireyler ve hukuki engeller nedeniyle çalışma ve medeni hayattan izole edilmiş insanlar da dahil edildiğinde, devasa bir güvencesizler kitlesi ortaya çıkıyor.
Güvencesiz Çalışma Biçimleri:
1) Geçici iş sözleşmeleriyle işçi kiralama,
2) Evden, taşeron, mevsimlik çalışma,
3) Özel istihdam bürolarıyla iş bulma,
4) Sahte bireysel iş sözleşmeleri,
5) Deneme süresi adı altında kuralsız çalışma,
6) Mesleki eğitim sözleşmeleriyle gizli çalıştırma,
7) Çağrı üzerine veya günlük çalışma,
8) Yasadışı veya zorla kısmî süreli çalışma.
Neoliberal sistemin yaygınlaşarak çalışma ve iş hayatını yeniden dizayn ettiği, işverenlerin kârına kâr katan, devletlerin de uluslararası yatırımcıları desteklemek için kullandığı bu yeni normal, işçilerin bugüne kadar elde ettiği tüm kazanımları kaybetmesine de neden oluyor. Eğreti ya da düzensiz istihdam denilen bu sistem işçilerin gerçek anlamda örgütlenmesini de önlüyor.
Bu arada Çalışma Bakanlığı, iş ve çalışma kanununu radikal şekilde değiştirmek istiyor. Çalışma saatlerinin azaltılması ve esnek çalışma koşulları yeniden tartışmaya açılıyor. Ama burada ki asıl amaç örgütlenme ve sendikal hakları yok sayan, güvencesiz iş modellerini yaygınlaştırmak olabilir. Çalışma saatlerinin kısaltılması için çıkılan yolda esnek, korumasız ve güvencesiz iş modellerinin artması hedefleniyor olabilir ve bu durumun işçilerin aleyhine sonuçlanacağı aşikardır.
Gelecek güvencesizliğinin tetiklediği gelir dağılımındaki adaletsizlik, toplumda artan kutuplaşmayı daha da derinleştiriyor. Sadece ekonomik bir sorun olmaktan çıkıp toplumsal ve siyasi riskleri de artırıyor. Kamu ve özel sektörün iş birliği yaparak güvenceli ve sosyal güvenlik şemsiyesi altında çalışmayı teşvik etmesi gerekiyor.
Sosyal güvenlik sistemine güvenin yeniden inşa edilmesi, kayıt dışı çalışmanın önlenmesi, kırılgan ve dezavantajlı grupların desteklenmesi gibi adımların atılması da gerekiyor.
Sosyolojik olarak geleceksiz ve güvencesiz kalan kentin çeperlerinde ve varoşlarında yaşayan gençler; çeteleşerek ve suç makinesine dönüşerek kitlesel suç yapıları oluşturabilir. Sosyal barışı bozacak bu tip mafyavari örgütlenmeler ciddi bir problem yaratacaktır.
“Anlatılan senin hikayen”
Her geçen gün sayıları artan Güvencesizler Ordusu sadece ekonomik bir sorun değil, aynı zamanda toplumsal bir kriz. Türkiye’nin geleceği, kırılgan kesimlere sağlanacak desteklerle şekillenecek. Uzmanlar, “Güvenceli iş, güvenceli gelecek!” sloganını savunuyor ve toplumun her kesiminin bu soruna karşı birlikte mücadele etmesi gerektiğine dikkat çekiyor.
65 yaşına geldiğinde, hayatta kalabilirse eğer, belki de 4.180 TL’lik yaşlılık maaşıyla geçinmeye çalışacak. Evsiz, barksız… Ömrün son demlerinde huzur yerine, belirsizlik ve yoklukla sınanmak. Güvencesizlik, sadece bir ekonomik sorun değil; insan onurunu zedeleyen sessiz bir ağırlık.
Hiç kimse emeğinin karşılığını almadığı bir iş hayatına ve yarının ne getireceğini bilmediği bir yaşama mahkûm edilemez…