Matematikten resim sanatına: Bir “beyaz yakalı” öyküsü

Zekâsıyla olduğu kadar resme yatkınlığıyla çocuk yaşta dikkatleri üzerine toplayan Özge Tezgör, akademideki yüksek matematik eğitimini bir yana bıraktıktan sonra bir beyaz yakalı olarak iş yaşamına başladı. Türkiye’nin büyük bir yan sanayi kuruluşunda Finans Müdürü olarak görev alırken çocukluk tutkusu resim sanatına geri dönen Tezgör, artık bir ressam olarak sanatseverlerle buluşuyor. 40 yaşından sonra gerçek tutkusuna geri dönerek bugün resimleri yurt dışına satılan, Bursa, Bodrum ve İstanbul’da iddialı sergilere imza atan ve İstanbul’daki galerilerde kendine yer bulan sanatçı, ‘Yaşıyorsak her şey mümkün, yeter ki tutkularınızın peşinden koşun’ mesajıyla modern zaman insanına ilham oluyor.

Matematikten resim sanatına: Bir “beyaz yakalı” öyküsü
Yayınlama: 13.08.2024
A+
A-

Dilek Atlı

Sanat tarihinde hem eserleri hem de düşünceleriyle kendine özel bir yer yaratmayı başarmış, delilik ve dâhilik arasındaki ince çizgide bir cambaz gibi yürümüş, sürrealizmin (gerçeküstücülük) temsilcisi Salvador Dali’nin Bir Dahinin Güncesi kitabında, “Sanırım bir insan için dünyadaki en hoş özgürlük, yaşıyor olmasında yatıyor” cümlesi yer alır…

Yaşadığımız sürece, hayat ne getirirse getirsin, tutkusunun peşinde koşup farklı farklı başarılara imza atmış kişilerin başarı öyküsünün son derece ilgi çekici olmasının ve pek çoğuna ilham vermesinin sebebi de bu olsa gerek. Buradan hareketle Bursa’dan bir başka başarı öyküsü de ilham vermesi için karşınızda.

Özge Tezgör, çocuk yaşta başladığı resim tutkusunu bir yana bırakıp görece hayatta daha sağlam adımlar atabilmek için başarı odaklı yaşam serüvenini matematiğe yöneltmiş. Bir beyaz yakalı olarak başladığı kariyerini Bursa’nın devler listesinde yer alan yan sanayi firmalarının birinde Finans Müdürlüğü’ne kadar taşımadan önce ise eğitim hayatında dâhiliğiyle dikkati üzerine çekmiş.

Henüz 5 yaşındayken ilkokul birinci sınıfı atlayıp ikinci sınıfa doğrudan geçiş yapan Özge Tezgör, başarıyla ilk, orta ve lise öğrenimini tamamladıktan sonra Uludağ Üniversitesi Matematik bölümünde lisans, ardından da yine matematikte yüksek lisansını -eş zamanlı olarak aynı üniversitenin İktisat bölümünde ikinci lisans eğitimini alarak- toplamda 6,5 yılda bitirmiş.

Zeki ve başarı odaklı biri olarak zaman kaybetmeden iş yaşamına başlayan Tezgör, Bursa sanayisinde adından söz ettiren ve kendi ayakları üzerinde durmayı başaran bir kadın olarak, çocukluk tutkusunu ve sanata olan düşkünlüğünü farklı uğraşlarla tatmin etmeye çalışsa da ilk sergisini açtığı günleri ve resimle bağını unutamamış. İşte ressam Tezgör’ün ilham veren başarı öyküsü de burada başlıyor.

“ÇOCUK YAŞTAKİ İLK SERGİMİ TİYE ALDILAR”

Bursa’da 1982 yılında iki kız kardeşten biri olarak dünyaya gelen ressam Özge Tezgör’ün resme yatkınlığı erken yaşta keşfediliyor. Yürümeye başladığı andan itibaren evin duvarlarını boyamaya başlayan Tezgör’ün sanata yatkınlığı kendini gösteriyor.

Babaannesinin geleneksel Türk el sanatları ile ilgilendiğini söyleyen sanatçı, devamlı çizim yapılan bir evde büyüdüğünü ve sanata olan merakının hiç bitmediğini belirterek, sanat serüveninin ilk yıllarını şöyle anlatıyor:

“12 yaşındayken Armutlu’daki yazlığımızda bir komşumuzun Londra’da öğrendiği (bugün adını filografi olarak bildiğimiz ama o yıllarda henüz adı konmamış olan) bir sanatla beni tanıştırdı. 14 yaşımda Tayyare Kültür Merkezi’nde ilk kişisel sergimi açtım filografi eserlerimle. Serginin basına davetiyelerinde de adı henüz bilinmediği için ‘çiviye ip germe sanatı’ diye belirtmiştik. Bursa’da bir yerel gazetenin köşe yazarı bu söylemimizi tiye alıp eleştirmişti. Oysa gerçekten henüz 12-14 yaşında bir çocuk olarak bu sanatın ilk çalışmalarını ben yapıyordum.”

BEYAZ YAKALI YILLARDAN RESME UZANIYOR

Sanata karşı ilgisinin farkında olduğu için Güzel Sanatlar Fakültesi’nde mimarlık okumak isteyen Tezgör, gelecek kaygısı odaklı yönlendirmeler doğrultusunda 1998 yılında Uludağ Üniversitesi Matematik Bölümü’ne giriyor. Hayatının yarısı matematik, diğer yarısı ise sanat tutkusu olan Tezgör, “Matematiği de çok sevdim. Yüksek lisansımı yine matematikte (Topoloji) yapmaya karar verdim. Aynı anda da Uludağ Üniversitesi İktisat bölümü lisans eğitimine başladım. Kariyerimi belki bankacı ya da hesap uzmanı olarak düzenlerim diye düşünmüştüm. Dolayısıyla eğitim kariyerim iki lisans, bir yüksek lisans ile 6,5 yılda tamamlandı” diye belirtiyor. Bir Bursalı olarak 2006 yılında otomotiv sektöründe kariyerine başlayan Tezgör, beyaz yakalı olarak da son derece başarılı oluyor.

ANNE-KIZ RESİM YOLCULUĞU

2010-2014 yılları arasında Bursa’da faaliyet gösteren haute couture (özel dikim) bir marka kurarak çizime ve sanata moda aracılığıyla yakınlaşmaya karar veren Tezgör, asıl tutkusu olan resme ise kızı İrem sayesinde tam anlamıyla yönelim gösterdiğini şöyle anlatıyor:

“Kızım İrem, ilkokula başladığında tıpkı benim çocukluğumdaki gibi her yere resim çiziyordu. Öğretmenlerinin yönlendirmesi ile onu bir atölyeye göndermeye karar verdim. Balat’taki Yeteneksiz Atölye’de kızımla birlikte resim çalışmaya başladım. Amacım ona ilham olmaktı aslında. Ancak adeta kızımdan daha fazla bir tutkuyla uzunca bir süre atölyede resim yapmaya devam ettim. Bu süreç, pandemide şekil değiştirdi ve ben eve birçok tuval, boya siparişi vererek yağlı boya tablolar yapmaya başladım. Pandemiden sonra da iş yaşamımdaki sorumluluklarımın ağırlığı, özel yaşantımdaki gelişmeler nedeniyle resim bir dışavurum fırsatı verdiği için resme evde akşamları devam ettim.”

RESİMDE BAŞARIYA DOĞRU HIZLI ADIMLAR

Atölyede çalışmalarını hız kemeden sürdüren sanatçı, reprodüksiyon çalışmalarının birkaçının satılmasıyla tutkusuna daha da sıkı sarıldı. Para kazanmanın yanında eserleriyle birilerinin hayatına dâhil olmanın verdiği hisle mutlu olduğunu belirten ressam Tezgör, kariyerinde yön değişimini buna bağlayarak şunları ifade ediyor:

“Pandemi boyunca resim yaptım ve resim sanatındaki özgünlüğümü bu döneme borçluyum diyebilirim. Resimde üç boyutlu işlere çalıştım. Ahşap, beton, seramik vb. malzemeler kullandım. Konak Kültür Evi’nde ilk kişisel sergimi açtım. Böylece kalıcı olmanın tadına vardım. Satış da yaptım. Resim, her şey gibi geliştikçe güzelleşiyor. Bu sergim bana başka kapılar açtı. Psikiyatrist Dr. Aslı Aktümen ile Podyumpark’ta ‘Sanatla Terapi’ adlı workshop’lar yaptık. Buradaki deney, resmin güzel bir ifade aracı olduğunu gösterdi katılımcılara. Atölye sonrası bir de kitap çıktı. Kitabın kapak ve iç çizimlerini ben yaptım. Orada adımın geçmesi bile bende kalıcı olma duygusunu hoş tuttu.”

“PERA PALAS’TA ‘BAŞARDIM’ DİYEBİLDİM”

Bursa Konak Kültür Evi’ndeki ilk kişisel sergisinden sonra rotasını İstanbul’a çevirmesini bir ressam olarak Bursa’da güçlü galerilerin olmamasına bağlayan Tezgör, “İstanbul’daki ArtWeek ve Contemporary gibi event’lere katılıyorum. Maalesef, Bursalı bir galerinin oralarda yer almayışı çok üzücü. Dolayısıyla bu işte biraz profesyonel olmak için İstanbullu galerilerle temasa geçiyoruz. Bu doğrultuda öncelikle oradaki karma sergilerde yer aldım. İstanbul ve Bodrum’da toplamda 22 karma sergide sanatseverlerle buluştum. Ayrıca 2 kişisel sergimi de Bursa’da gerçekleştirmiş oldum. En son sergim ise bu yıl Pera Palas’ta 4 ressamın bir arada eserlerini sunduğu bir karma sergiydi. Benim için ‘başardım’ dediğim nokta burası oldu. Hem sergimizin basına yansıması çok olumlu oldu, hem Prof. Dr. İlber Ortaylı gelip eserlerimizi gördü, hem de sanat camiasıyla buluşma, kendimi gösterme fırsatı buldum” diyor ve ulaştığı noktada ilham olarak sanat tutkusunun peşinde koşanlar için şu sözlerin altını çiziyor:

“Genelde sanata ikinci bir iş ya da hobi olarak bakıldığı için çoğumuz beyaz yakalı olmak ya da memur olmak yolunda ilerliyoruz. Kültürel baskılarda etken buna. Sabit bir gelir günümüz şartlarında tabii ki gerekli oluyor ancak insan tutkularının peşinde koştuğunda da bir yol ona mutlaka açılıyor. Para aslında göreceli bir şey. Ben de varlık içinde bu işi yapmıyorum. Günümüzde resim yapmak bile maliyetli. Ama gerçekten çok istiyorsanız da mümkün. Bunu üç yıl önce hayal edemezdim. Şu anki durumumu öngöremezdim. Küçük yaşta edindiğim tutkum beni bu noktaya getirdi. Bence tutkularının peşinden herkes gitmeli.”