Ekonomik kriz, konut kiralarını fahiş seviyelere çıkarırken, birçok kiracı açısından mahkemeye taşınan kira davaları da sonuçlanmaya başladı. Tahliye kararları ardı ardına gelirken, bu kararlarla evlerinden çıkarılan kiracılar, yalnızca barınma değil, aynı zamanda hayatta kalma mücadelesi de veriyorlar.
Konut kiralarına getirilen %25 zam sınırı, 8 Haziran 2022’de eklenen geçici bir madde ile 1 Temmuz 2024’e kadar uzatılmıştı. Ancak bu tarih itibarıyla sınırlamanın sona ermesiyle birlikte kiralar hızla yükselmeye başladı. Artık herhangi bir üst sınır olmadan, ev sahipleri enflasyon bahanesi ile kiralara çok yüksek oranlarda zam talep ediyor ya da kiracının tahliyesini istiyor
Özellikle büyükşehirlerde kira fiyatlarının aşırı yükselmesi, mevcut kiracıları oldukça zorluyor. Bursa’da Ağustos 2024 itibarıyla ortalama 3+1 daire kira fiyatları 25 bin liradan başlarken, bazı semtlerde bu rakam 60-70 bin liraya kadar çıkabiliyor. Kentin çeperlerine doğru gidildikçe kiralar 15 bin liraya kadar düşse de bu dahi birçok aile için ödenemeyecek durumda.
Türkiye’de emekli maaşlarının ortalama 15 bin TL, asgari ücretin ise 17 bin TL olduğu bir ekonomik ortamda, kendi evi olmayan bir emekli ya da asgari ücretli bir çalışanın kira ödeyerek yaşamını sürdürebilmesi neredeyse imkansız hale geldi. Gelirlerinin büyük kısmını kiraya harcayan bu kesim, artan gıda ve enerji fiyatlarıyla başa çıkmaya çalışırken, bir yandan da barınma krizinin yükü altında eziliyor.
Ülke genelinde tahliye kararları alınan kiracılar, artan kira bedelleri nedeniyle yeni bir kira sözleşmesi yapma imkânından yoksun. Temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanan insanlar, uygun fiyatlı bir ev bulsa dahi o kirayı ödeyebilecek ekonomik güce sahip değil.
Kırsal bölgelere dönüş şansı bile olmayan bir kesim için tahliye kararı büyük bir çıkmaz haline geliyor. Özellikle uzun yıllardır büyükşehirlerde yaşayan veya göçmen kökenli aileler için köye dönmek bir seçenek değil. Dönebilecek bir köyleri, ekip dikebilecek bir tarlaları yok. Şehirde bir şekilde hayata tutunmak zorunda ama şehirde kalabilmek gittikçe daha maliyetli hale geliyor.
Konut krizinin derinleşmesiyle birlikte barınma sorunu yaşayan insanların sayısı her geçen gün artarken, bu alanda yeterli sosyal destek mekanizmalarının oluşturulmadığı dikkat çekiyor. Devletin ve yerel yönetimlerin krizi çözmeye yönelik adımlar atmaması, tahliye edilen kiracıları barınma hakkı temelinde ağır bir hak ihlaline maruz bırakıyor.
Sokakta kalma tehlikesiyle yüz yüze kalan tahliye mağdurları için acil çözüm arayışları başlasa da mevcut sosyo-ekonomik yapının desteği olmadan, gelir dağılımındaki adaletsizlik giderilmeden bu sorunların kalıcı olarak çözüme kavuşması zor görünüyor. Kimi sivil toplum örgütleri ve dayanışma ağları geçici destek sağlamaya çalışsa da kalıcı çözüm için daha kapsamlı bir müdahale gerekiyor.
Kira krizinin giderek derinleştiği bu dönemde, evlerinden çıkarılan kiracıların sesine kulak vermek ve barınma hakkını gündemde tutmak her zamankinden daha önemli. En savunmasız durumda olan bu kesimlerin haklarını savunmak, adalet ve insan onuru adına atılması gereken kritik bir adım.