Çanakkale, orman kaybının en yoğun yaşandığı şehirlerden biri. Şu anda ikinci sırada, ancak bu hızla devam ederse zirveye yerleşecek. Bayramiç’te genişletilen Halilağa Bakır ve Altın Madeni projesi, sadece doğayı değil, bölgedeki köyleri de yok olmanın eşiğine getiriyor. Proje büyürken, Yanıklar, Hacıbekirler, Halilağa, Muratlar, Osmaniye, Yaylacık ve Söğütgediği köyleri doğrudan etkilenecek. En ağır sonuç ise haritadan tamamen silinmesi beklenen Hacıbekirler, Halilağa ve Muratlar köylerini bekliyor.
Çevresel etkiler öylesine ciddi ki, projede yalnızca cevher çıkarılmıyor; cevher içermeyen atıklar, devasa “pasa dağları” halinde yığılarak asit maden drenajı riski yaratıyor. Bu atık dağları, yağmurla temas ettikçe toprak ve yer altı sularına sızarak asidik ve ağır metal içeren suları çevreye yayacak. Toprağa, içme sularına sızan bu toksinler, köylerin doğal yaşamını ve geçim kaynaklarını tehdit edecek. Köylüler sadece bu tehditle değil, aynı zamanda atık barajı riskleriyle de karşı karşıya. Maden atıklarının biriktirileceği dev atık barajı, Hacıbekirler köy merkezine yalnızca 730 metre, köy sınırına ise 400 metre uzaklıkta. Olası bir taşma veya sızıntıda, barajın içeriğindeki yüksek toksik atıkların bölgeyi hızla kirleteceği aşikâr. Bu, köylülerin yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayacakları alanların tamamen risk altına girmesi demek.
Kaz Dağları’nda planlanan ağaç kesimi de ekolojik dengeyi alt üst edecek ölçekte. Proje kapsamında 1 milyon ağacın kesilmesi bekleniyor. Bu sadece doğanın değil, Çanakkale’nin su kaynaklarının da yok edilmesi anlamına geliyor. Zira ağaçlar, yer altı su kaynaklarını besleyen en önemli öğelerden biri. 1 milyon ağacın yok olması, bölgenin hem ekosistemini hem de iklim dengesini doğrudan etkileyecek, köy halkının geçimini sağladığı tarım alanlarını kuraklığa sürükleyecek.
Bu projeye verilen izinlerle, Çanakkale’nin zengin ekosistemi giderek daha fazla zarar görecek. Çaldağı ve İliç’te geçmişte yaşanan maden projeleri, asit drenajı sonucu su kaynaklarının kirlenmesi ve tarım alanlarının çoraklaşmasıyla sonuçlandı. O dönemde kamuoyundan yeterli destek sağlanamaması, bugün Kaz Dağları’nda yaşananlara kapı araladı.
Halilağa Bakır Madeni için ÇED süreci 10 Ağustos 2020’de başlatılmış ve 26 Temmuz 2021’de ÇED olumlu kararı verilmişti. 6.000 hektarlık ruhsat alanına sahip bu proje, yıllık 4,1 milyon metreküp su kullanarak 100.000’den fazla kişinin yıllık su tüketimine eşdeğer bir miktarda su tüketecek. Proje hayata geçtiğinde yüzbinlerce ağaç kesilecek, bölgedeki yaban hayatı ve su yapısı telafisi imkansız şekilde zarar görecek. Karamenderes Nehri, Bayramiç ve Ezine ovaları gibi Türkiye’nin tarımsal değer taşıyan alanları bu projeden olumsuz etkilenecek. Bölgedeki coğrafi işaretli tarım ürünleri – Ezine Peyniri, Bayramiç Beyazı, Elması, Tahin Helvası ve Zeytinyağı – kalıcı zararlarla karşı karşıya kalabilir.
İlk ÇED olumlu kararına karşı açılan davalar kazanılmış, Çanakkale İdare Mahkemesi ve Danıştay, projeye verilen izni iptal etmişti. Ancak maden şirketi, 2009/7 Genelgesi’ni kullanarak ÇED raporuna küçük eklemeler yapıp süreci yeniden başlattı ve 14 Mart 2023’te tekrar ÇED olumlu kararı aldı.Açılan davalar sonucu gerçekleştirilen bilirkişi keşfinde bilirkişiler kamu yararı bulunmamaktadır tespitinde bulunmuşlardır. Yeni davalar açıldı, ancak genelgenin kısıtlayıcı etkisi nedeniyle davacılar sonuç alamadı. Şu anda, dosya Danıştay’da temyiz incelemesi için bekliyor.
Bu risklere karşı Danıştay’a yürütmeyi durdurma talebiyle başvuruldu. Mahkemeden acilen yürütmeyi durdurma kararı verilmesi talep ediliyor; çünkü Danıştay’ın kararı beklenmeden hukuka aykırı şekilde işletme iznine dayanarak ağaç kesimlerine başlanmış durumda. Kamu yararı olmayan ve ekolojik yıkımlara yol açacak olan, yörenin orman ekosistemi, su varlıkları, tarım alanları ve yerleşim alanlarını tehdit eden bu projenin ÇED Olumlu kararının iptali, geri dönüşü olmayan zararları önlemek için hayati önemde.
Son Söz
Bir yandan doğa tahrip ediliyor, bir yandan da köy halkı yaşam alanlarından edilme riskiyle baş başa kalıyor. Çanakkale’de kazanacak olan tek taraf büyük şirketlerken, kaybedecek olan ise tarımıyla, su kaynaklarıyla, ormanlarıyla tüm bir ekosistem.
Kaz Dağları’nın son çığlığına kulak verelim. Bugün bu ormanları korumazsak, yarın çocuklarımızın bakacağı bir doğa, bir su kaynağı, bir yeşil alan kalmayacak. Geleceğe bırakacağımız miras sadece haritalarda unutulmuş köy isimleri mi olacak, yoksa soluduğumuz hava, içtiğimiz su mu? Kaz Dağları, Çanakkale’nin ve Türkiye’nin nefesidir. Onu korumak, yaşama sahip çıkmaktır.