Kalemlerden güç gösterisine: Sınıf içinde sessiz mücadele

Yayınlama: 26.07.2024
A+
A-

+Oğlum neden yazmıyorsun

-‘Kalemim yok hocam’ dedi.

Ama sesi zor duyuluyordu. Tekrar ettirdim. Sonra sınıfa dönüp;

+‘Fazla kalemi olan varsa arkadaşınıza verin’ diye seslendim.

Sınıfta kimsede fazla kalem çıkmadı. Çok şaşırdım, genelde kız öğrencilerde birkaç kalem birden olur. Bu sınıfta kimsenin fazla kalemi yok hatta hiç kalemi olmayan birçok öğrenci var.

Bunun üzerine birkaç söz söylemek gerek diye “sorumluluk, yaptığın işi ve kendini önemsemek” hakkında bir şeyler söyledim. Derslerle ilgili olan çocuklardan biri “ama hocam kalemlerimiz hep çalınıyor. Sırada bırakamaz olduk, çantamızdan bile giden paramız ve eşyalarımız var. Sonra da kendi kalemlerimizi bize parayla satıyorlar” deyince bir şimşek çaktı beynimde. Biri konuşunca diğerleri de söküldü ve 2-3 kişilik bir ekip sınıflardan tüm kalemleri ve silgileri topladığını, onları bahçede bir yerde sakladığını sonra da kalem isteyenlere sattıklarını anlattılar.

+”Bunu kim yapıyor?”

Derin bir sessizlik. Soru havada kaldı kimse üstüne alıp cevaplamadı.

Kimin yaptığını herkes biliyor, kendi eşyasını almak için para ödemek zorunda kalıyorlar ama korkudan bir şey diyemiyorlar. Kime yapılıyor? En zayıf gördüklerine, sesi çıkmayacaklara veya içine kapanık çocuklara. Peki, yapanlar para için mi yapıyor, karınlarını doyurmak için mi yapıyor? Cevap hayır! Çünkü yapanlar ailesi tarafından düzenli harçlık verilen çocuklar. Üçünün de ailesi “yeterki okusun” diye düşünen aileler.

Mesele sadece basit bir kalem alma/çalma meselesi değil. Kalemleri alma/çalma üzerinden sınıf üzerinde hakimiyet kurma, güç gösterisi yapma ve kendilerini var etme hali. Bunu yaparken önce orta düzeyde zayıf gördükleri çocuklar üzerinde yapıyorlar ki en zayıflar daha da korksun, iyice pasifleşsin. Böylece zorbaların hakimiyeti hep devam etsin.

Okulda çocuklar arasında birçok olumsuzluklar yaşanabilir. Ancak her olumsuzluğa/kavgaya zorbalık demek mümkün değil. Zorbalık sayılabilmesi için güçler arasında dengesizlik olması ve bunun sistematik olarak devam etmesi gerekir. Zorbalar kendilerini bu yolla var eder. Başkalarını veya olayları kontrol etmek isterler. Kurban rolündeki kişilere karşı hiç empati duymazlar. Yaptıklarını sürekli savunma durumunda kaldıkları için kurbanların onları kışkırttıklarını iddia ederek suçu hep karşısındakilere yüklerler. Davranışlarının yetişkinler tarafından kabul edilemez olduğunu bilmelerine rağmen yaptıklarını normal kabul ederler.

Bu tip olaylarda öğrenciler öğretmenlerine kolay kolay olayı anlatamazlar ama aslında durumun ipuçlarını verirler. Öğretmenler çocuğun öncesine göre derse karşı ilgisinden, sınıfta veya teneffüsteki davranışlarından fark edebilir. Bu durumda öncelikle rehberlik servisi ve psikolojik danışman konuya müdahil olmalı ve çözüm yollarını üretmelidir. En önemli aşama ailelerin haberdar edilmesi ve süreci birlikte çözmeleridir. Hem zorba çocukların aileleri hem de kurban olanların aileleri çocukları suçlamadan, sorunun nedenini tespit ederek çözüm yollarını bulmak zorundalar.

Aslında ipuçları evde de kendini gösterir. Anne ve babalar çocukların verdiği sinyalleri iyi anlamalı ve okulla diyalog kurarak sürece dahil olmalıdır. Burada sağlıklı bir diyalog çok önemli. Kurban olan çocuğa “sana bir yapana sen iki yap” demek çocuğun korkularını daha da büyütür. Çocuk bunu duyduktan sonra ya ailesinin dediği gibi olayın üstüne gidip dayak yer ya da artık ailesine de anlatmaktan vazgeçer. Her ikisi de sorunlu haller.

En çok gözden kaçırdığımız şey kurban olan çocuğun içindekini anlatma ve rahatlama ihtiyacı olduğudur. Çocuğun duygularını önemseyip onu dinlemeli ve anne/babası olarak her zaman onu sevdiğinizi söyleyip sımsıkı sarılmak en kolay çözüm yöntemdir. Burada okul ile yapılan işbirliğinde de her koşulda aile çocuğuna güvendiğini açıkça ifade etmeli ve zorbalık yapanın da çocuk olduğunu hatırlayarak davranmalıdır. Çünkü bizler yetişkiniz, onlar çocuk. Bunun anlamı zorbayı görmezden gelelim demek değil. Zorbalık yapma nedenlerini anlamak, sorunun temelini bulmak ve zorbalık yapanın empatiyi öğrenmesini sağlamak zorundayız. Bundan sonrası psikologların işi elbette ama öğretmenlik tecrübelerimi paylaşmak da benim temel sorumluğum.

Her koşulda çocuğu/öğrenciyi dinlemek, seni önemsiyorum duygusunu yaratmak ve sağlıklı iletişim kurmak tüm sorunların çözüm anahtarıdır.