Erkeklik tabularını yıkan baba: “Eşim artık iş ortağım”

Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV), 1993 yılından bu yana Türkiye’de ailelerin hayatını değiştiren çalışmalar yürütüyor. 1996 yılında başlatılan Baba Destek Programı (BADEP) ise, babaların aile içindeki rollerini yeniden tanımlamalarına yardımcı olarak, on binlerce ailenin yaşamına dokunuyor. Geleneksel baba rolünün ötesine geçmenin ne anlama geldiğini ve aile içindeki rolleri nasıl değiştirdiğini Hüseyin Amuce’nin hikayesiyle yakından görebiliyoruz. Hüseyin Amuce, BADEP sayesinde sadece baba-çocuk ilişkisinin değil, tüm aile içi dinamiklerin nasıl olumlu yönde değiştiğini tecrübe etmiş. Hüseyin Amuce, BADEP’in sadece kendi yaşamını değil, toplumdaki diğer babaların da hayatını değiştirme potansiyeline sahip olduğuna inanıyor.

Erkeklik tabularını yıkan baba: “Eşim artık iş ortağım”
Yayınlama: 07.07.2024
A+
A-

Ezgi Bulut

Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV), Baba Destek Programı ile ailede, mahallede, arkadaş çevresinde ve iş yerinde “ilgili babalık” kavramının yaygınlaştırılması için kanıt temelli savunu faaliyetleri yürütüyor. Bu çalışmalar, babalığın güç ve sertlikle değil, çocukla yakın ilişki kurmak, gelişiminde sorumluluk üstlenmek, sevgisini göstermek, oyun oynamak ve güven vermekle özdeşleştiği bir modelin benimsenmesini hedefliyor.

Türkiye’de ataerkil erkeklik kalıplarının erkek ebeveynlik anlayışını büyük ölçüde şekillendirdiğini belirten AÇEV, babalık ve erkeklik arasındaki ilişkiyi derinlemesine incelemek amacıyla stratejik işbirlikleri ve faaliyetler yürütüyor. Bu bağlamda, erkeklerin toplumsal ve kültürel anlamlar yüklenen erkeklik rollerinin, ilgili babalık anlayışının gelişmesine engel oluşturduğuna dikkat çekiliyor. Özellikle, erkeklerin birbirlerine uyguladığı ataerkil “mahalle baskıları”nın babalık performanslarını etkilediği vurgulanıyor.

Araştırmalar, babaların çocuk bakımına katılımının artmasının eşitlikçi erkeklik biçimlerini pekiştirdiğini ve erkeklerin ev işleri ve çocuk bakımını eşleriyle paylaşmasının olumlu babalık davranışlarının gelişimine katkı sağladığını ortaya koyuyor. AÇEV, bu doğrultuda babalık kavramının toplumsal, kültürel, tarihsel ve psikolojik boyutlarını inceleyen çalışmaları ile ilgili babalık modelinin Türkiye’de yaygınlaşmasını amaçlıyor.

Günümüzde, erkeklerin giderek daha fazla çocuklarının gelişim süreçlerine katılım sağladığını belirten raporlar, ilgili babalığın çocukların ve kadınların yaşam kalitesine olumlu etkilerde bulunduğunu ortaya koyuyor. Erkeklerin “eve ekmek getiren” geleneksel baba rolünden, “çocuklarıyla ilgilenen” baba rolüne evrilmesi, toplumsal cinsiyet eşitliğine de katkıda bulunuyor.

Hüseyin Amuce, Bursa’da bir doğal gaz firmasında tesisat işleriyle meşgul bir baba. Küçük oğlu Selçuk Tuna’nın bir gün okuldan eve getirdiği AÇEV broşürü ile Baba Destek Programı ile tanışıyor ve BADEP sayesinde sadece baba-çocuk ilişkileri değil, tüm aile içi dinamikleri değişiyor.

“13 HAFTALIK EĞİTİM SÜRECİ AİLE YAŞANTIMIZDA BÜYÜK BİR DÖNÜŞÜM YARATTI”

Hüseyin Amuce, Baba Destek Programı ile tanışma serüvenini şu şekilde anlatıyor:
“Küçük çocuğumun doğumundan ve büyümesine kadar, belli bir yaşa kadar yanında bulunamamıştım iş dolayısıyla. Bu bulamadığım sürede de çocuğumla aramdaki o babalık bağının oluşmadığını hissetmiştim ben zaten. Bir arayış içerisindeydik. Bir gün küçük oğlum Selçuk Tuna, okuduğu okuldan bir tane broşür getirmişti bize. Broşürü okuduğumda tabii ilk olarak ne olduğunu anlayamamıştım. Normal okuldaki bir toplantı tarzı bir şey olacağını düşünerek katılmıştım ama gittiğim zaman oradaki şeyin çocukla baba arasındaki ya da babanın eşiyle diğer çocuklarla aile içerisindeki rolünü de anlatan, oradaki o bağı güçlendirebileceğine inandığım bir eğitim olduğunu gördüm.”

13 hafta süren bu eğitim programının aile yaşantılarında büyük bir dönüşüm yarattığını ifade eden Amuce, çocuklarıyla olan ilişkisini kuvvetlendirdiğini belirterek, “Çocuğumla aramda bir eksiklik vardı ve zaman zaman çatışmalarımız oluyordu. Çocuklar belli dönemlerde anneye ya da babaya yakınlaşabilirler. Büyük oğlumda böyle bir problem yokken, küçük oğlum hiçbir şekilde yanıma gelip derdini ya da sıkıntısını benimle paylaşmıyordu. Uyuyacağı zaman, mesela rutinimiz olan kitap okuma ya da hikaye anlatma sırasında, hep annesinden talep ediyordu. Benimle ise hiç diyaloğu yoktu. Ancak bu eğitimden sonra, benden hiçbir şey talep etmeyen çocuğum şimdi, ‘Baba, uyumadan önce kitabımı sen oku,” demeye başladı. Böyle bir değişiklik yaşadık. Önceden işten geldiğim zaman çocuklarım içeride beklerdi. Ancak şu an işten geldiğimde, özellikle Selçuk Tuna kapı açıldığı anda kucağıma atlayarak bana sarılıyor. Bu, bir baba paha biçilemez bir şey. Beraber oyun oynuyor, hikayeler okuyoruz. Bu süreç, çocuklarımla daha fazla vakit geçirmemi sağladı” diye ekliyor.

“SADECE ÇOCUKLARIMLA OLAN İLETİŞİMİM DEĞİL, EVDEKİ ROLÜM DE DEĞİŞTİ”

Eğitim sürecinin sadece çocuklarıyla olan iletişimini değil evdeki rolünü de değiştirdiğini ifade eden Amuce, önceden çocukların çoğu ihtiyacını anneleri karşılarken, şimdi kendisinin daha fazla sorumluluk üstlendiğini belirterek, “Eşim okuldan gelip yemeği hazırlar. Çocukları da okula bırakıp tekrar okuldan alır. Benim böyle bir imkanım yok çünkü mesaim daha erken başlıyor ve evime ve okula uzak mesafede çalışıyorum. Tüm bu sorumluluklar eşimde. Bu durumu bildiğim için işten gelir gelmez, hoş geldin muhabbeti yaptıktan sonra hemen mutfağa geçerim. Eşim ‘Dur, gitme, biraz oturalım’ dese de dinlemem ve direkt mutfağa geçerim, hazırlıkları yaparım. diyor Hüseyin Amuce.

“ÖNCEDEN PATRONDUM, ŞİMDİ İŞ ORTAĞIYIM”

Eşi ise Hüseyin Amuce’deki değişimi şu sözlerle anlatıyor:

“15 yıl sonra, bulaşık makinesini eşimin boşalttığına şahit oldum. Gerçekten o, hastalık dönemlerinde bana çok iyi bakmıştır ve hep yardım etmiştir. Ancak, şimdi hastalık dışında da ultra konforlu bir eş oldum, elhamdülillah. 15 sene sonra bulaşık makinesini açtığımda, doldurduğum gibi değil de boş olduğunu gördüm. Sağ olsun, gerçekten çok dinlendim çünkü çok yorulmuştum. Bu durumu şöyle özetleyebilirim: Önceden patrondum, şimdi artık iş ortağıyım, işveren değilim. Evimizde sürekli bir dikte ile yürüyordu her şey. Çocuklar da bana yönelmişti. Şimdi ise sorumlulukları paylaştık, çok şükür. Ev içindeki hayatımız da çok kolaylaştı.”