Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, siyasetteki Anayasa ilk dört maddesiyle ilgili tartışmalara ilişkin “Anayasa’nın ilk dört maddesi ile ilgili tartışma yok.” dedi.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yurtdışı Müteahhitlik Hizmetleri Başarı Ödülleri Töreni’nde açıklamalarda bulundu.
Konuşmasının büyük bölümünde ekonomiye ilişkin mesajlar veren Erdoğan, Bugüne kadar inşaat sektörünün gelişmesine yönelik her adımımız itibarsızlaştırılmaya çalışıldı. Müteahhitlik firmalarımızın özellikle yurt dışında yazdığı başarı hikayesi ısrarla görmezden gelindi, yok sayıldı” dedi.
İnşaat sektörünün ekonominin lokomotiflerinden olduğunu söyleyen Erdoğan, “Türkiye’nin ekseni de rotası da bellidir. Türkiye olarak yüzümüz elbette Batı’ya dönüktür ancak bu doğuya sırtımızı döneceğimiz, ilişkilerimizi geliştirmeyeceğimiz anlamına kesinlikle gelmez. Siyah-beyaz bir dünyada artık yaşamıyoruz. Kazan kazan temelinde dengeli, karşılıklı saygıyı esas alan bir yaklaşımla işbirliğimizi tüm ülke ve aktörlerle geliştirmeyi arzu ediyoruz. Son 22 yılda bunu yaptık ve önemli başarılar elde ettik” ifadelerini kullandı.
Erdoğan, enflasyonun düşmesinini ise “zaman alacağını” kaydetti.
Konuşmasının son bölümünde yeni anayasa mesajı veren Erdoğan, ilk dört madde tartışmalarına ilişkin de “Maksimalist söylemlerin, anayasa tartışmalarına katkı sunmak yerine, bilakis ket vuracağını düşünüyoruz. Anayasa’nın ilk dört maddesiyle ilgili bizim açımızdan bir tartışma yoktur. Partimizin bu konudaki duruşu ve tutumu gayet açıktır. Biz milletimizi darbe anayasasından bir an önce kurtarmak istiyoruz” dedi.
HÜDAPAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, 12 Eylül’de katıldığı televizyon programında, yeni anayasa, tartışmalarını değerlendirirken, Anayasa’da değiştirilemez maddelerin olmaması gerektiğini savunarak, “Değiştirilemez maddelerin olması hukuk tekniği açısından da siyaseten de doğru değil. Bu gelecek nesillerin iradesine ipotek koymadır” görüşünü dile getirmişti.
Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“Başarı ödülü alan firmalarımızı ve temsilcilerini tebrik ediyorum. Türkiye’nin en güçlü sektörleri arasında müteahhitlik geliyor. Dünyanın en büyük 225 teknik müşavirleri listesinde 8 firmamız bulunuyor. Çin Halk Cumhuriyetinden sonra firma sayısında 2. sıradayız. Ülkemizin büyüklüğüne uluslararası konumuna yarışır çizgide bizleri temsil eden sizlerle iftihar ediyoruz.
Koronavirüs salgınıyla beraber, global ekonomideki dengelerin hala yerli yerine oturmadığını görüyoruz. Enflasyonun biraz daha zaman alacağı anlaşılıyor. Birçok bölgede yeni çatışmalarla karşılaşıyoruz. İsrail gerilimi tırmandırıyor. Tüm bunların ülkeleri korumacılığa ve yeni yatırımlar konusunda aşırı ihtiyatlı davranmaya ittiğinin farkındayız. Avrupa’daki birçok ülke büyüme oranlarını düşürmektedir.
Bugüne kadar inşaat sektörünün gelişmesine yönelik her adımımız itibarsızlaştırılmaya çalışıldı. Müteahhitlik firmalarımızın özellikle yurt dışında yazdığı başarı hikayesi ısrarla görmezden gelindi, yok sayıldı.
Oysa biraz ekonomi bilseler, inşaat sektörünün ne derece kritik konuma sahip olduğunu anlayabilirlerdi. Türk müteahhitlik sektöründe firma sayısı itibarıyla Çin’den sonra ikinci sıradayız. Gelir sıralamasına göre ise ilk 8 ülkeden biriyiz.
Firmalarımızın yurt dışında aldığı işler hem ülkemize döviz kazandırmakta hem de marka değerimizi yükseltmektedir. 2012-2013 ve 2021 yıllarında 32 milyar dolarlık proje tutarlarında rekor kırdık. 2023 yılında ise Rusya -Ukrayna çatışması gibi sorunlara rağmen proje büyükklüğü 28 milyar dolar olarak gerçekleşti. Her alanda her başlıkta çok ciddi ilerleme kaydettik. İnşallah bunları çok daha yukarılara taşıyacağız. En büyük 250 müteahhitlik firmasının toplam uluslarası gelirlerinin, 2023 yılında 430 milyar dolar sınırına geldi.
İş adamlarımızın, müteahhitlerimizin, girişimcilerimizin meselelerini yaptığımız görüşmelerde sık sık dile getiriyor, çözüm arıyoruz. İnşallah sizin yanınızda olmaya devam edeceğiz.
Son 22 yılda ekonomiden dış politikaya geniş bir yelpazede devrim niteliğinde adımlar attık, atıyoruz. Türk dış politikası uzun yıllar içe dönük bir karaktere sahipti. Risk almayalım, belli aktörlerle aman karşı karşıya gelmeyelim anlayışı Türkiye’ye uzun yıllar mahkum etti. Bunun faturasını birçok başlıkta ödedik, halen de ödüyoruz. 2002’den itibaren dış politikamızda köklü bir değişikliğe gittik. Komşularımızla ilişkilerimizi farklı mekanizmalarla güçlendirdik. Pek çok bölgesel ve uluslarası kuruluşla ortaklıklar tesis ettik.
2002 yılında ihracatımız 36 milyar dolardı. Biz bunu 7 kat artışla 256 milyar dolara çıkardık. Öyle ki bugün Türk ürünlerinin girmediği ülke kalmadı. Turizmde 13 milyon turist sayısından 56,7 milyon turist rakamına ulaştık. Ekonomimiz yüzde 5,4 büyüdü. Milli gelirimiz tarihimizde ilk kez 1,1 trilyon doları aştı. Uluslararası yatırımlarda 270 milyar dolar sınırına yaklaştık.
Dış politikada bu atılımları yaparken çok sık eleştrilere maruz kaldık. Eksen kayması tartışması bunlardan biriydi. Türkiye, Batı’dan uzaklaşıyor’ iftirası bunlardan biriydi. 22 yıllık mücadele ve başarılarla dolu mücadelenin sonunda şu gerçeği çok iyi görüyoruz. 2024 Türkiye’sini 30-40 yıl öncesinin kalıplarına mahkum etmek ülkemize çok büyük haksızlıktır.
Türkiye’nin dış politikada kendine yeni politikalar üretmesi övgüyle karşılanacak bir çabadır. “Türkiye’nin oralarda ne işi var” demek, küresel siyaseti doğru bir şekilde okuyamamaktır. Biz bunlara asla ve asla kulak asmıyoruz. Türkiye’yi bölgesel ve küresel ağırlık merkezi haline getirmek için her imkanı değerlendiriyoruz.
Dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinin Asya, Pasifik ve Hint coğrafyasıyla işbirliğimizi güçlendirmemizden daha doğal bir şey olamaz. Türkiye’nin ekseni de rotası da bellidir. Türkiye olarak yüzümüz elbette Batı’ya dönüktür ancak bu doğuya sırtımızı döneceğimiz, ilişkilerimizi geliştirmeyeceğimiz anlamına kesinlikle gelmez. Siyah-beyaz bir dünyada artık yaşamıyoruz. Kazan kazan temelinde dengeli, karşılıklı saygıyı esas alan bir yaklaşımla işbirliğimizi tüm ülke ve aktörlerle geliştirmeyi arzu ediyoruz. Son 22 yılda bunu yaptık ve önemli başarılar elde ettik.”
Haber Merkezi