Ekonomik alışkanlıkları dönüştürmek nasıl güzel bir fikir öyle değil mi?
Ama değişen alışkanlıklarla birlikte bazı kurumların tekelleşmemesini ağlamak üzere faaliyetlerini sürdüren rekabet kurumunun görevini de fazlasıyla artıran bir konu bu.
Eğri oturup doğru konuşacaksak para cezası kesmekten daha nice yetkilerle donatılmış ve piyasayı gerçekten regüle edebilen bir Rekabet Kurumu ihtiyacı piyasada fazlasıyla mevcut.
Mesela basit bir örnek vereyim size;
Piyasa öyle bir hal aldı ki mesela her şeyi satan sarı sitenin alternatifleri kurulmasına karşın halen herkes orada. İşi çok iyi yaptıkları için mi oradalar?
Tabii bizde bir de gizli kapaklı yapılan sözde ‘iyi niyet anlaşmaları’ bolca mevcut. Tespiti halinde ceza yazılıyor ama hepsi tespit edilemiyor. Mesela bu sözleşmelere ‘bizden birinden ayrılan işçiyi diğerleri işe almayacak’ yazılıyor.
Hadi bakalım sadece bu maddenin piyasaya etkisini sayfalarca anlatın.
Bozulan yapılar ne yazık ki sadece kendisini değil peşinden koskoca bir sistemi götürür. Çünkü sepetteki bir bozuk elma diğer elmalara da zarar verir.
***
Mal ve hizmet piyasalarındaki rekabeti engelleyici, bozucu veya kısıtlayıcı anlaşma, karar ve uygulamaları ve piyasaya hâkim olan teşebbüslerin bu hâkimiyetlerini kötüye kullanmalarını önlemek, bunun için gerekli düzenleme ve denetlemeleri yaparak rekabetin korunmasını sağlamak için çıkarılan Rekabet Kanunu çıkarıldı.
Mal ve hizmet piyasalarının serbest ve sağlıklı bir rekabet ortamı içinde teşekkülünün ve gelişmesinin temini ile bu Kanunun uygulanmasını gözetmek ve Kanunun kendisine verdiği görevleri yerine getirmek üzere Rekabet Kurumu kuruldu.
****
Rekabet kurumu ceza yönetmeliğinden de bir madde vereyim size:
MADDE 5 – (1) Temel para cezası hesaplanırken, Kanunun 4. ve 6. maddelerinde yasaklanmış davranışlarda bulunan teşebbüs ile teşebbüs birlikleri veya bu birliklerin üyelerinin, nihai karardan bir önceki mali yıl sonunda oluşan veya bunun hesaplanması mümkün olmazsa nihai karar tarihine en yakın mali yıl sonunda oluşan ve Kurul tarafından saptanacak olan yıllık gayri safi gelirlerinin;
(2) Birinci fıkrada yazılı oranların belirlenmesinde, ilgili teşebbüs veya teşebbüs birliklerinin piyasadaki gücü, ihlal neticesinde gerçekleşen veya gerçekleşmesi muhtemel zararın ağırlığı gibi hususlar dikkate alınır.
(3) Birinci fıkraya göre belirlenen para cezası miktarı;
Ağırlaştırıcı unsurlar ile ceza bir karına kadar artırılabilir.
***
Amacı doğrultusunda tek yapabileceği Para cezası kesmek olan Rekabet Kurumu’nun bugünkü durumuna da çok kızmıyorum elbette. Onların da ilgili yönetmelik ve kanun maddeleri nedeniyle elleri kolları bağlı.
Ama olmamalı.
Arka kapıları kapatacak ve caydırıcı cezalar da vermeye yetkili, şeffaf, denetlenebilir bir Rekabet Kurumu yeni firmaların ekonomiye kazandırılması, piyasadaki canlılığın artması ve ihracatın gelişmesi adına kilit bir role sahip.
Hali hazırda patentler yüzünden kenara sıkışan birçok sektör bir de haksız rekabet koşulları yüzünden kenarda kalıyor.
Hantallaşan yapılar zaten güncele ayak uydurmakta zorlanırken ülkecek beklenen atılımı yapamamamızın da mimarı oluyor.
Rekabetten korkmamak gerekir. Rekabet geliştirir, ama her zaman rekabet firmalar için zorlayıcı, vatandaş için ise avantaj yaratan bir olgudur.
Günceli istemeyeni yok eden, firmaların da doğal seleksiyonları olduğunu ve sürekli renovasyon ihtiyacı olduğunu hatırlatan bir kavramdır.
Bu yüzden belki de Rekabet’ten korkuyoruz. Birçoğu aile şirketi olan sanayi devlerini daha profesyonel yönetime bile teslim edemiyorken, yenilik, yenilenme zorunluluğu, çağa ayak uydurma gibi konulardan korkuyoruz.
***
Rekabet yoksa gelişim yoktur. Gelişim yoksa ekonomi mevcut haline mahkumdur!