CHP, Türkiye siyasalı açısından Gogol’un Paltosuna benzer, Türkiye’deki tüm “merkez sağ ve sol” onun paltosundan çıkmıştır.
Kılıçdaroğlu’nun açmış olduğu türban tartışması yavaş yavaş soğudu derken. Yeniden gündeme geldi. Kılıçdaroğlu’nun tweetleri sonrasında konu Erdoğan tarafından derinleştirildi ve tartışmayı referanduma taşımak gibi bir hamle yapacağının mesajını verdi. Uzmanlar bu konunun seçimlere doğru Erdoğan tarafından Başkanlık yarışının parçası yapılacağından, seçimlerde cumhurbaşkanıyla birlikte türban yasasının da oylanacağını tartışmakta. Türban tartışması, tartışmayı referandum ve başkanlık yarışıyla birlikte ele almasıyla, AKP’ye, başkanlık yarışında önemli bir el vermiş oldu. AKP her zaman yaptığı gibi meseleyi evet/hayır’a indirerek referandum yoluyla sözde demokratik meşruiyet kazanma peşinde. Her yol, en küçük yasa ya da büyük bir yasa iktidar aracı olarak kullanılıyor. Bu iktidar biçimine hukukçular ve bazı sosyal bilimciler “plebsite” ve “stratejik yasallık” demekte fakat bu başka bir yazının konusunu oluşturmaktadır.
CHP GOGOL’UN PALTOSUNA BENZER SAĞ VE SOL ONUN PALTOSUNDAN ÇIKMIŞTIR
Kılıçdaroğlu’nun çıkışı AKP karşındaki sekülerlerin, “ne yapıyorsun?” tepkileriyle karşılaştı, siyasal uzmanlar ise “AKP’ye yarar” dedi. Kehanette bulunmak istemeyenler, “CHP’nin merkez sağa çekilmesi” olarak meseleyi açıklamak istedi. AKP karşısındaki “seküler güçlerin” pek dile getirmek istemediği bir soru bu, CHP muhafazakarlaşıyor mu?
Türban tartışmasından sonra, fısıltıyla söylenecek bir “evet” CHP’nin muhafazakarlaştığını kabul etmek; CHP’yi AKP’yle aynı yere koymak anlamına geleceğinden, “seküler güçlerin”, kolay kolay bu soruya evet cevabının vermek istemeyeceğini söyleyebiliriz. “Seküler güçlerden” kastımız bugün için AKP karşısındaki çağdaş, eğitimli, çoğunlukla kentlerde yaşayan toplumsal kesimler ve onları temsil eden tüm yapılardan söz ediyoruz. Ancak soru hatalıdır, CHP zaten içerisinde her zaman muhafazakarlığı barındırmıştır. CHP, Türkiye siyasalı açısından Gogol’un Paltosuna benzer, Türkiye’deki tüm “merkez sağ ve sol” onun paltosundan çıkmıştır.
CHP’nin ideoloğu olan Ziya Gökalp, Türkiye’deki muhafazakarlığın en önemli isimlerindendir. Ne diyordu Gökalp: “Batı’nın ilmini ve fennini alalım ancak kültürünü almayalım”. Batının ilmini ve fennini alan AKP onunla hem gökdelenler yaptı hem de Çamlıca Camiini. Bunu diyerek kaba bir devlette süreklilik kastetmiyorum elbette. Türkiye Cumhuriyeti’nde çokça kopuşlar olmuştur.
Konumuza dönecek olursak Kılıçdaroğlu’nun çıkışı kimse için şaşırtıcı olmamalı, bu ne taktiksel bir hata ne de aptallıktır. Bilakis üzerine düşünülmüş ve çalışılmıştır. CHP’nin siyasal konjonktüre müdahale biçimi basit bir anlayıştan ileri geliyor, Türkiye’de AKP’nin karşısındaki kütle zorunda olarak bana ya da ittifaklarıma oy verecektir, benim AKP kitlesinden oy devşirmem gerekiyor. Türkiye’deki AKP’li seçmen nüfusunun büyük bir kısmını ise “mütedeyyin”, kapalı ev kadınlarının oluşturduğu- bu bir istatistiki veri gerektirmeyecek kadar gerçek- söylendiğinde oldukça akıllıca bir hamle olduğu düşünülebilir. Ancak burada toplumsal alan ile siyasal alanın ayrımına varıyoruz. Toplumsal analizlerden çıkan doğrular, siyasal alanda tehlikeli sonuçlar doğurabiliyor. AKP karşı hamle olarak tartışmayı referanduma getirmektedir. Siyasetin basitçe temsiliyete indirgenmiş olduğu konjonktürde, AKP’nin kümesinde oyun oynuyorsunuz, oldukça tehlikeli ama iktidara yürüyen CHP için cesur bir hamle olduğunu kabul etmek lazım!
AKP’DEN KURTULMAK DIŞINDA VAADİ YOK
“Endişeli sol” için bu çıkış AKP’ye yazan bir hamle ya da “CHP en kolay olanı yapıyor” anlamına gelse de söylenecek olan, CHP, CHP’liliğini yapıyor olmalı. CHP’nin henüz, Türkiye’yi AKP’den kurtarmak dışında başka bir vaadi bulunmuyor. Üniversite öğrencilerinin kredilerin faizinin indirilmesi veya beşli çetenin yargılanması konularında arada yüzümüzü güldürecek çıkışlarda bulunsa da CHP -artık muhafazakar- ve piyasacı bir partidir. Üzgünüm CHP’li “seküler güçler” öksüzsünüz. HEEE! bazıları diyecek ki CHP taktiksel olarak bunları diyor, seçimlerde kazandığında iktidar BİZ! olacağız. Üzgünüm yanılıyorsunuz. İYİ Parti’yle şimdiden derinleşmeye başlayan krizler ve en önemlisi parti içerisindeki İnce kanadının tasfiyesi “hakim ideolojiden” ayrılma anlamına geliyor. Yüksel Taşkın’a bağlanırsak bunların tümü “devletlü CHP’nin sivilleşmesi” olarak okunmalı. Doğru, İnce’li, Baykal’lı CHP’nin bunları demesi mümkün mü? Medet ya Mustafa Kemal!
Çankaya’dan bir sesin yükseldiğini duyar gibiyim, babamız İnce, anamız Akşener evimiz İYİ Parti! İleride CHP’nin Babacan’la ve Davutoğlu’yla çok daha iyi anlaşacağını göreceğiz. Ancak konu yalnızca AKP’nin gitmesiyse CHP’nin iktidar için doğru hamleleri yaptığını söyleyebiliriz. Hatta iktidar olmasının yolunun AKP’li kitleden devşirebildiklerinden geçtiğinin de oldukça farkında gibi duruyor. Ancak iktidarın değişmesi durumunda şayet yeni iktidarın CHP olacağından emim olamıyorum, Akşener pusuda bekliyor, “ben devletim” diyor; Türkiye’yi ehven-i şerden kurtarmak mümkün değil gibi bu da Kılıçdaroğlu’nun türban çıkışını doğruluyor, göreceğiz.