Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı arasında imzalanan ÇEDES projesinde pedagojik bilgisi olmayan din görevlilerinin çocuklara manevi danışmanlık verecek olması, projenin hem pedagojik hem de politik boyutu nedeniyle eleştirilerin odağında. Eğitim İş Bursa Şube Başkanı Yeliz Toy, okullarda hiçbir pedagojik bilgisi olmayan din adamlarının vereceği danışmanlığın çocukların hayatında geri dönülemez tahribatlar yaratacağını söyledi.
Zehra Değirmenci
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı arasında imzalanan “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES)” projesi kapsamında 842 okula imam, müezzin, vaiz, din hizmetleri uzmanı ve kuran kursu öğreticisi gönderilerek ‘değerler eğitimi’ verilecek. Ancak eğitimlerin hem pedagoji bilgisi olmayan din görevlileri tarafından verilecek olması hem de AKP’nin eğitimdeki gericileştirme politikalarında yeni bir adım olması nedeniyle eğitimciler projeye karşı çıkıyor.
Psikolojik danışmanlığın alanında uzman eğitimciler tarafından verildiğini ve toplumun ruh sağlığı alanında en kolay ulaşabildiği uzmanların okullarda hizmet veren psikolojik danışmanlar olduğunu söyleyen Eğitim İş Bursa Şube Başkanı Yeliz Toy, hiçbir pedagojik altyapısı olmayan din görevlilerinin okullarda ‘manevi danışmanlık’ vermesinin hem psikoloji bilimine hem akla hem de meslek etiğine aykırı olduğunu söyledi.
Eğitim İş’in ÇEDES projesine bilimsel olarak karşı çıkmasının nedeni ise, alanında uzman olmayan kişilerin çocuklarla olan temasında geri dönüşü olmayan ve çocukların hayatını karartmaya kadar varabilecek sonuçların doğabilecek olması. Bunu bir örnekle açıklayan Toy, deprem sürecinde bölgede manevi danışman olarak görev yapan kişilerin 5 yaşındaki çocuğunu kaybetmiş bir anneye “Siz ağlamayın, siz ağlarsanız öbür dünyada oğlunuz da ağlar” sözleriyle danışmanlık hizmeti verdiğini ve sahada psikolojik danışmanların ilk olarak bu tip manevi danışmanlara müdahale etmek zorunda kaldığını söyledi. Toy, travma süreçleri gibi çocukların gelişim süreçlerinde de uzman psikolojik danışmanların müdahalelerinin hayati olduğunu dile getirdi.
Manevi danışmanlığın okullarda yarattığı tehlikenin tek örneği sadece bununla da sınırlı değil. Projenin bir benzeri daha önce Bursa’da da hayata geçirildi ve yine öğrencilere değerler eğitimi verildi. Toy o süreci şu sözlerle açıklıyor: “Okullara değer kazandırmak üzere eğitimci olmayan hatta o dönem çerezci, ayakkabıcı, esnaflar, antrenörler kim oldukları bilinmeyen ama eğitimci olmayan kişiler değer anlatmak üzere okullara davet edildi. Yine Eğitim İş olarak biz onların tek tek mesleklerini, profillerini çıkardık. İtirazımızı o dönem de büyüttük ve bir yerde engel olabilmiştik. Bugün tekrar ÇEDES konusu gündeme gelene kadar ve o uygulamanın kalkmasını sağlamıştık. Değer anlatmak üzere okula eğitimci olmayan kişiler davet edilmişti.”
Tarikat yurtlarında öğrencilerin içerisinde bulunduğu durum sık sık gündeme geliyor. Bunun en yakın örneği ise 12 yaşındaki Abdulbaki Dakak’ın kaçak bir medresenin ahırında ‘intihar’ etmesi oldu. Ancak daha sonra ortaya çıkan haberler Dakak’ın zehirlenme şüphesini de gündeme getirdi. Bir başka örnek ise yaşadığı psikolojik çöküş nedeniyle intihar eden tıp fakültesi öğrencisi Enes Kara’ydı. Tarikat yurdun kalan Kara, yurt koşulları nedeniyle intihar ettiği için geçen sene Türkiye’nin gündemindeki en önemli konu başlıklarından olmuştu. Bu örneklere değinen Toy, bunun gibi yüzlerce olayın yaşandığını, tam da bu nedenle cemaat ve tarikatların tehlikeli olduğunu söyledi. Toy, Çocuklarımızı onlardan uzak tutacağız. Çocuklarımızı koruyacağız. Onları akılla bilimle yetiştireceğiz. Onları sanatla, sporla buluşturacağız. Onları devlet denetiminde, kamu okullarında, eğitim fakültesi mezunu, bu işin gerçekten pedagojik eğitimini almış kişilerce eğiteceğiz ve o kişilerce yönlendireceğiz.” dedi.
Tarikat ve cemaatlerin eğitim örgütlenmesi Türkiye’nin yeni karşılaştığı bir durum değil. Gülen cemaatiyle daha önceki yıllarda yapılan protokolleri hatırlatan Toy, onlardan boşalan koltuklara şimdi başka tarikat ve cemaatlerin yerleştirildiğini vurguladı. 14 Mayıs seçimlerinin ardından oluşan Meclis aritmetiğini de sözlerine ekleyen Toy, “Yeni Meclis bileşeni de bunun için çok tehlikeli. Hem Yeniden Refah hem HÜDAPAR’ın hem AKP’nin, MHP’nin kadın üzerine, doğa üzerine, eğitim üzerine söyledikleri kabul edilebilir değil. Bizler cemaat ve tarikat yapılanmaları konusunda halkımızı ve velilerimizi tekrar uyarıyoruz. Çocuklarımızı tarikat ve cemaatlerden uzak tutarak okullarda bilimsel, laik ve çağdaş eğitim almasını hep birlikte sağlayacağız.” ifadelerini kullandı.
ÇEDES projesine yükselen tepkilerin ardından ‘din karşıtlığı’ söylemi de gündeme gelen konu başlıkları arasında. Toy bu iddialara şu sözlerle yanıt verdi:
“ÇEDES laiklik ilkesine aykırı. Evet bu politik bir mesele. AKP’nin 23 yıldır dindar ve kindar nesil yetiştirme, toplumu dönüştürme projesinin bir parçası. Bugün ÇEDES, geçtiğimiz dönem başka bir projeydi. Fakat asıl amacı görüyoruz. Çağdaş eğitime saldırı, karma eğitime saldırı, laik bilimsel eğitime saldırı. Onlar toplumu dönüştürmek, kendilerine itaat eden, sormayan, sorgulamayan, eleştirel düşünemeyen nesiller yetiştirmek istiyorlar. Fakat bu din adamlığı karşıtlığı değil, okullarda din görevlisi değil de bir başka görevli de olsa, bir hukukçu da olsa, bir doktor da olsa yani işin uzmanı olmayan, hangi meslekten olursa olsun bu işin pedagojik formasyonunu, eğitimini almamış kişilerin yapmasına karşıyız.”
Projeyle beraber akıllara gelen sorulardan biri de böyle bir ihtiyacın olup olmadığı konusu. Toy’a göre eğitimde ihtiyaç olan şey psikolojik danışman ve rehber öğretmen ataması. Çünkü okullardaki rehberlik servislerinin verdiği hizmetler, ruh sağlığı alanında çok önemli ama yeterli değil.
Eğitim İş yeni dönemde projeye karşı örgütlü bir tepki koymayı planlıyor. Bu konuda hem veliler hem öğretmenler hem de idarecilerin ortak bir tutum alması ise elzem. Velilerin çocuklarını yalnızca öğretmenlere teslim etmesini söyleyen Toy, öğretmenlerin projeyi reddetmesi, idarecilerin ise çocukların geleceğini etkileyecek böyle önemli bir konuda bilimsel olmayan hiçbir adım atmamaları gerektiğini kaydetti.
Önümüzdeki süreçte dilekçeler hazırlayarak velilere ulaştıracaklarını açıklayan Toy, yasalara göre veli izni olmadan okul içinde ve dışında hiçbir öğrencinin zorla bir etkinliğe dahil edemeyeceğini de hatırlattı.