Bursa’nın Ulu Cami’ye komşu çarşısında 1983 yılından bugüne antika ve gümüş işleri satışı yapan dükkânında yerli ve yabancı gezginleri konuk eden Halil İbrahim Özil, mühürcülük sanatının da temsilcisi olarak bir dönemin kendine özgü kültürünün en büyük tanıklarından biri. Özil, baba mesleğini bugün oğulları ile birlikte sürdürürken, Bursalılar kadar yerli turistlerin, gençler kadar yabancı gezginlerin de dikkatini çeken antika dükkânında Bursalı eski bir esnaf olarak kent belleğinde yerini alıyor.
Zehra DEĞİRMENCİ
Bursa Tarihi Çarşı’sı içinde yer alan Ulu Cami’nin hemen yanı başında bir mabet… Kapısı, geçmişin büyülü anlarına doğru yolculuğa açılan Antik Gümüş’te antika değeri taşıyan pek çok obje meraklısını karşılıyor. Antik Gümüş’ün 42 yıllık sahibi Halil İbrahim Özil, baba merakını mesleğe dönüştüren eski bir Bursa esnafı olarak bugün yerli ve yabancı turistlere Bursa’nın geçmişinden parçalar sunarak tarihe ve turizme katkı sağlıyor.
Özil, babamın mesleği olan antikacılığı bugünlere taşımanın gururunu taşıdığını belirterek, “Babam 1970’li yıllarda Ulu Cami’nin hemen yanında bulunan barakalar kısmında bir dükkâna sahipti. Burada eski kitapları, kemerleri, gümüşleri, antika tabancaları satardı. Çocuktum. Onu izleyerek büyüdüm. Başka bir meslek de yapmayı düşünmedim. O dükkânımız 1980 yılında belediye kararıyla bulunduğumuz bu çarşı yapıldı. Buraya geçtik ve ben de 42 yıldır antikacılık yapmaya devam ediyorum burada. Artık oğlumla birlikte çalışıyorum. Ben de mesleğimi ona bırakmayı hayal ediyorum” diye konuşuyor.
Antikanın sevilen bir merak olduğunu kaydeden Özil, koleksiyonerle de çoğu zaman bir araya geldiğini belirterek, şunları söylüyor:
“Kendi gümüş tasarımlarımı da yapıyorum, kendi koleksiyonlarımı da oluşturuyorum. Madalya, saat, yüzük gibi. Bugün bunları bizde bulan turistler oluyor. Eski yabancı turist çoğunluğu olmasa da yine gelen eski müşterilerimiz de var. Fiyatlarımız da uygun. Gümüşün yıldızı parlıyor. Ben 10 yaşından beri buradayım. 70 yaşındayım. Bu, 60 yıllık esnaf olduğumu ortaya koyuyor. Seviyorum işimi.”
Mühürcü olarak dükkânında uzun yıllar hizmet veren Özil, mühürcülük mesleğinin yok olan mesleklerden biri olduğunu söylüyor. Eskiden okuma-yazma bilmeyenler için kişiye özel, parmak izi gibi, mühürler yapıldığını ifade eden Özil, sözlerine şöyle devam ediyor:
“Bugün, tek tük mühür isteğiyle bana gelen kişiler oluyor ama artık mühürcülük de yok bunu yapan, talep eden de. Eskiden mühürler, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e kadar, hatta yakın geçmiş de dâhil olmak üzere yaşamın bir parçasıydı. Artık ihtiyaç yok tabi. Ama bilinmesini isterim ki bir dönem padişahlardan halka, Cumhuriyet yıllarının yaşlılarından köylülere insanlar mühür yaptırır, devlet işlerini bu mühürler ile hallederlerdi. Bir kültürdü ve artık yok oldu.”