Biri dur demezse fabrikalar çalışarak batacak

Yayınlama: 12.09.2023
A+
A-

Daha önceki ekonomik buhranları hatırlarsanız duyduğunuz bir terim vardır ‘çalışırken battı!’

Bir fabrika çalışırken nasıl batabilir değil mi?

Ama bu büyük bir yanılgıdan ibaret. Çalışan, elinde iş olan hatta siparişleri kuyruk olan firma da batabilir.

Hem de bir anda. Öyle yavaş yavaş değil. İşletmecisi farkına bile varmadan koskoca firma kapıya kilit vurabilir.

***

Hadi şimdi sizi biraz sanayiye götüreyim;

Geçen yıl 10 TL’ye aldığınız bir hammaddeyi işleyip 20 TL’ye satıyordunuz.

Her üründe 20 TL kazancınız vardı. Yani yüzde 100. Bu rakamın kabaca yarısını işletme maliyetleri ve vergilere düştüğünüzde size 5 TL kalıyordu. Yani karlılığınız yüzde 25.

Derken enflasyon birden ortalığı kasıp kavurmaya başladı. Aldığınız ham madde 20 TL’ye yükseldi. Siz de ürünü mecburen 40 TL yaptınız. Ama bu süre zarfında artan enerji ve işçilik fiyatları de işletme maliyetinizi tek başına 10 TL’ye çıkardı. 5 TL’de vergi verdiniz. Kasanıza 5 TL kaldı.

Aynı işi yapıp aynı parayı kazandınız değil mi? ama karlılık bir anda yüzde 25’ten 12,5’a düştü.

Aslında 12,5’a da düşmedi. Şirket geçen yıl aldığı hammadde ile ürettiği 2 üründen elde ettiği gelirden hammadde için ayırdığı parayla 1 parçalık hammadde alır duruma geldi. Yani küçüldü.

***

Türkiye’de bir fabrika kapasitesini en az yüzde 40 ile dolu tutmak zorunda ki ayakta kalabilsin. Bugün birçok sektördeki fabrika bu yüzde 40’ı çevirmenin derdinde.

Çünkü piyasada iş azalmaya başladı.

Mesela tekstil tarafında ciddi bir sipariş kayması var. Artan enerji ve işçilik maliyetleri Türkiye’nin tekstilde ucuz üretim yapan rekabetçi konumunu kaybetmesine neden oldu. Hal böyle olunca üretim Bangladeş’e Mısır’a kaydı.

Otomotiv sektörünün üretim kısmına bugün iş var ama bir sonraki yıl için resesyon ihtimali ufukta görünüyor.

Bütün dünyadaki ekonomik sorunlar nedeniyle Makine sektörünün kapasitesi azaldı. Yeni yatırımlar durduğu için makineler eskisi gibi satılamıyor.

Enerji tarafı diyorsunuz, Yenilenebilir enerji yatırımları bile devletin trafo yatırımı yapmamasına takılıyor.

****

Bütün bunlar üst üste gelince ne oluyor biliyor musunuz?

Gücü olan bir kalemde çalışanlarının tazminatını verip fabrikanın kapısına kilidi vuruyor.

Gücü olmayan, bankada finansmana erişemeyen elindeki malı daha düşük karla satıp çarkı döndürmeye çalışan ürettiği 2 parçaya karşılık 1 parçalık hammadde alabilir duruma geldiğini fark edemiyor.

Cirosu yüzde yüz büyümüş görünüyor ama şirket aslında zarar ediyor. Sonra ödemelerin uzayan vadeleri nedeniyle çark iyice yavaşlıyor ve kaçınılmaz son!

Dün parça basan fabrika bugün marşa basamıyor.

***

Ödemeler dengesi bozulan, ithal hammaddeye bağımlı ve döviz tutması zor olan sanayimiz artan enerji, işçilik, işletme maliyetleri yüzünden köşeye sıkıştı.

Oysa enflasyonla mücadelenin 2 temel yolu vardı. Biri küçülmek diğeri üretimi büyütmek.

Biz küçülmeyi seçmek yerine üretimi büyütüp arz-talep dengesini arz odaklı sağlayabilirdik. En azından üretimi sabit tutabilirdik.

Ülke sanayisinde üretim geriliyor. Bunu TÜİK söylüyor. Talep tarafında daralma enflasyon mücadelesi için çok önemli ama arz tarafı da geri gidince değişen bir şey olmuyor!

Henüz yıkıcı dalgalar gelmedi.

Ama çalışırken batan fabrikalar görmemek için bu gidişata erken bir ‘es’ vermeli.

İşsizlik yangını kapıda zebani gibi,

Aklı selim düşünüp, denetimini iyi yapıp yerli hammaddeye, yerli ürüne, yatırıma ve arzı artırmaya yönelik çalışmalara destek verilmeli…