Marmara Denizi’nde, Karacabey ilçesi açıklarında 14 Şubat’ta batan ‘BATUHAN A’ isimli ticari yük gemisiyle ilgili arama kurtarma çalışmaları sürüyor. Bursa Su Kolektifi gönüllüsü Şafak Erdem, emek sömürüsünün ve ekolojinin yok oluşuna kadar giden sürecin birbiri ile bağlantılı olduğunu ifade etti.
EZGİ BULUT
Marmara Denizi’nin Karacabey ilçesi açıklarında, İmralı Adası’nın güneybatısında, 14 Şubat akşamı Balaban Limanı’ndan Gemlik istikametine hareket eden ‘BATUHAN A’ isimli ticari yük gemisi, 15 Şubat sabah saatlerinde batma felaketi yaşadı. Gemideki altı mürettebatı arama çalışmaları üçüncü gününde. Bir kişinin cesedine ulaşıldı. Gemide 1250 ton mermer tozu taşındığı ve batış nedeninin henüz belirlenemediği bilgisi paylaşıldı.
Geminin batmasına sebep olabilecek her ihtimalin araştırılması ve kamuoyu ile paylaşılması gerektiğini ifade eden Bursa Su Kolektifi gönüllüsü Şafak Erdem yaptığı değerlendirmede son dönemde yaşanan çevre felaketlerine ve iş cinayetlerine dikkat çekerek, kapitalist düzenin ve iktidarın, sermayenin önünü açarak doğa ve emeği sömürdüğünü, bu durumun iş cinayetleri ve ekolojik tahribatla sonuçlandığını vurguladı.
“EKOKIRIM ŞUÇ MAHALİNİ TÜM TOPLUM AÇIK BİR ŞEKİLDE GÖRÜYOR”
Özellikle Marmara Adası’nda yoğunlaşan mermer çıkarım faaliyetlerinin adanın ekosistemine verdiği zararların altını çizen Erdem, emek sömürüsünden ekolojinin yok oluşuna kadar giden sürecin birbiri ile bağlantılı olduğunu ifade etti.
Daha önce Marmara Adasındaki mermer ocaklarında göçmenlerin kaçak işçi olarak çalıştırıldığı ile ilgili iddiaları hatırlatan Erdem, “Geçtiğimiz günlerde İliç’te Çöpler Altın Madeni’nde yıllardır olacağını dile getirdiğimiz ve korktuğumuz bir facia yaşandı. Liç alanının kayması sonucunda zehirli kimyasallar ve agır metaller içeren pasa altında kalan işçiler hayatını kaybetti. Yaşanan işçi ölümleri için üzgünlüğümüz ve kızgınlığımız devam ederken, her gün yaşanan iş cinayetlerine bir yenisi eklendi. Daha önce yaptığımız açıklamalarda mermer ocaklarının ruhsat süreleri bittiğinde rehabilite edilmediğini ve her birinin bir ekokırım projesi olduğunu belirtmiştik. Vahşi madencilik yavaş yavaş işçileri ve ekosistemi öldürürken son yaşananlarda olduğu gibi bazı durumlarda bu ölümler hızlı yaşanıyor ve ekokırım suç mahallini tüm toplum daha açık bir şekilde görüyor.” dedi
“MARMARA ADASI EKOKIRIMIN EN NET GÖRÜNDÜĞÜ YER”
Marmara Adası’nın ekokırımı en net görebileceğimiz yerlerden birisi olduğunu ifade eden Erdem, 773 kilometre yüz ölçümüne sahip Marmara Adası’nın mermer ocakları tarafından kuşatılmış durumda olduğuna dikkat çelerek, şu ifadeleri kullandı:
“Marmara adasının uydu fotoğraflarına baktığımızda içler acısı halini görebiliyorsunuz 3 bin yıldır mermerciliğin yapıldığı ve ismini mermerden alan adanın son 24 yılda geldiği durumu fotoğraflar apaçık gösteriyor. 2014 yılında bir soru önergesine cevap veren dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Marmara Adası’nda 41 adet mermer ocağı işletmesi olduğunu açıklamış. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın web sayfasına baktığımızda 2014-2022 arasında çoğunluğu mermer ocağı olmak üzere 49 projeye Balıkesir Valiliği tarafından ÇED Gerekli Değildir izni verilmiş. Türkiye mermer rezervinin yaklaşık yüzde 15’i Marmara Adası’nda. Bu da maalesef bu coğrafya için çok büyük şanssızlık. Doğayı bir kaynak bir hammadde gibi gören sermayedar yok etme pahasına dağları, tepeleri ekosistemi parçalıyor, ufalıyor, işliyor ve satıyor. Geriye bir daha doğaya kazandırılmayacak suç mahalli kalıyor”