Ucuz işgücünün ülkesi…
Bu tamlamayı kullanınca milli duyguları kabaran insanlar ne yazık ki olayları doğru tespit edemiyorlar.
Türkiye’de son gelişmeler ışığında ideal asgari ücret bürüt 400-450 dolar bandında olarak hesaplanırdı.
Şubat itibarıyla birçok işçimizin ilk kez hesaplarına yatacak yeni asgari ücretimiz olan 17 bin 2 TL işverene maliyeti ile 23 bin 500 TL. Düz hesaplarsak 780 dolara falan denk geliyor.
Normalde 400-450 bandında olan rakamın dolardaki enflasyonu da hesaba kattığımızda 500 dolar bandına gelmesini ekonomik açıdan doğru kabul edebilirdik. Ama rakam 780 dolara geliyorsa bizim açımızdan iki farklı konunun irdelenmesi gerekiyor.
1-Yıl içerisinde dövizdeki hareket beklentisi ile bu rakamın 500 dolarlara inmesi.
2-Yıl içerisinde bir anda ülkedeki katma değerli ihracatın artıp ithalatın bıçak gibi kesmesi.
****
İki maddeyi de okuduktan sonra zaten neyin nasıl olacağını anlamak çok güç değil. Mevcutta artan işgücü maliyetinin fiyatlara bu ay itibarıyla yansımasını bekliyoruz.
İç piyasaya bunu anlatabilirsiniz ama ihracat tarafında anlatmanız mümkün değil. Çünkü yabancı sizin maliyetinizle ilgilenmez. İstediği fiyatı tutturamazsanız tutturana gider.
Hal böyle olunca artan maliyeti fiyata yedirmenin en kolay yolu döviz kurunun artmasıdır. TL maliyet sabit kalırken kurda oluşacak hareket döviz bazlı fiyatları yakalamak adına ihracatçının elini fazlasıyla güçlendirir.
Bu da dövizin TL paritesinde artacağı yani dolar bazlı olarak asgari ücretin olması gereken seviyelere ineceği şeklinde yorumlanabilir.
Yatırım tavsiyesi olmamakla beraber iş dünyasında yaygın beklenti yılın 2. çeyreği ile birlikte yani seçimlerin ardından döviz kurunun bir miktar daha olması gerektiği yere gitmesi.
Zaten baktığınızda dolar kuru seçimden sonra yılın 2. yarısı ile birlikte 42-43 TL bandını görüp az bir miktar geri gelse dahi OVP’nin yıl sonundaki dolar kuru beklentisi olan 36,78 tutturuluyor. Zaten 2025 hedefi de 43,9 TL olan parite gideceği yeri bas bas bağırıyor.
Bunu görmemek için özel bir çaba sarf etmek de gerekiyor.
****
Eğer son 3 yılda doğru yatırımlar yapılmış olsaydı bahsettiğim ikinci senaryoyu konuşabilirdik. Ama yapılmadı.
Türkiye’de ortalama KG/ihracat değerimiz 2 doların altında. Bursa’da bu rakam 3,5 dolar düzeyinde. Bu rakamlarla yaptığımız ihracat düşük katma değer skalasında kalıyor. Bizim bu değeri ilk etapta 10 doların üzerine çıkarmamız gerekli. Bunun için de verilen teşvikler ile yat almak yerine Ar-Ge yapmak gerekli.
Makinenin döküm parçasını değil rezenatörünü, kesim kafasını geliştirmek gerekli.
Kullanılan şarj istasyonlarının, elektrikli araçların içindeki yazılımı yapabilmek gerekli.
Yoksa aynı tas aynı hamam aylık 500 dolar ile yaşamaya çalışır, artan ithalat ile birlikte alım gücümüzü kaybeder, her geçen gün geri gitmeyi sürdürürüz.
****
Türkiye ucuz iş gücünün ülkesi.
Senelerdir sanayicimiz böyle pazarladı kendisini.
Teknolojiye yatırım yapmadı. Markalaşamadı. Ülkenin en büyük markası bir kasap oldu.
Üretmek yerine ithal etme gafletinde bulundu. Bunun faturası düşen alım gücü gibi duruyor ama asıl film daha başlamadı.
Üretimdeki katma değer artmadan, ihracatın ithalatı karşılama oranı kat kat fazlalaşmadan, gıda güvenliği sağlanmadan asgari ücret 100 bin TL de olsa yıl içinde gideceği yer 500 dolar.
Acı bir rakam ama dünya ekonomisine kattığımız değer o kadar…