AKP Bursa’da en fazla pirus zaferi elde edebilir

Yayınlama: 10.05.2023
A+
A-

Osman Çaklı

Evliya Çelebi’nin gezi notlarında ‘yeşil’ dediği Bursa’ya hakim renk griye döndü. Ovalarından denize dökülen su kaynakları kirlilikten gelen kokusuyla etrafına hastalık saçar hale geldi. Bursa’nın ekolojik yıkımı uzunca süredir kronik bir sorun. Peki Bursa bu hale nasıl geldi?

Endüstriyel tarımdan, küçük aile tarımına, sanayisine kadar Bursa, tam anlamıyla bir işçi havzası konumunda. Anadolu’dan aldığı göç ile yıllar içerisinde nüfusu giderek artan Bursa, artık bu nüfusu kaldıramaz durumda. İş-aş umuduyla göç edenlerin duraklarından biri olan Bursa, AKP döneminde giderek yoksullaşan, işsizliği artan bir mini metropole dönüştürüldü. Büyük işsiz yığınların ‘devlet yardımlarına’ bağımlı hale getirildiği Bursa’da kapalı toplulukların tercihi her seçimde AKP’yi sandıktan birinci çıkardı. Daha evvelinde ise bagajı Türk-İslam senteziyle doldurulmuş siyasal hareketler toplumda bir şekliyle karşılığını buldu.

Küçük çaplı sermaye transferinden, adım adım vites yükselten AKP, üretim araçlarına sahip olanlar ile emeğini satarak hayatta kalanlar arasındaki makası alabildiğine gerdi. 21 yıllık iktidarı boyunca, emekçilerin yoğunlukta olduğu kentte, çalışma sürelerinin uzayıp, saat ücretlerinin düştüğü bir AKP Türkiye’sinin parçalarından oldu Bursa. AKP aslında doğası gereği yapması gerekeni yapmıştı, bu bağlamda ‘AK’ partiydi. Çünkü kendiyle çelişen hiçbir pratiğin içerisinde AKP’ye görmek mümkün değildi.

Fakat, yoksul ve ‘dini bütün’ kitlelere gerçeği bükerek propaganda yapması lazım geliyordu. Bursa esasında bu zemin için oldukça uygun bir coğrafya idi. Dinle sosladığı söylemlerini Bursalıların sokak sohbetlerine sirayet ettirmesi gerekiyordu. Emek-sermaye çelişkisinin görünür kılınmaması adına yaptığı perdeleme ile sermaye transferine koridor açan AKP, kitle konsolidasyonuna bilindik yöntemiyle, tekçi ve ötekini düşmanlaştıran politikalarını eyleme dökerek hayata geçirdi.

2018 sonrası TL’nin döviz karşısında buharlaşmasıyla birlikte, ekonomik krizin giderek derinleştiği, tabanda yavaş yavaş kaynamaların başladığı dönemde artık AKP vari söylemler boşa düşmeye başladı. Peki gerçekten böyle oldu mu?

14 Mayıs’ta Türkiye oldukça kritik bir seçim için sandık başında olacak. 65 milyon seçmenin Cumhurbaşkanı seçimlerinde zorlandığı iki blok var. Bir tarafta Cumhur İttifakı, yani milliyetçi-siyasal İslamcı blok, bir tarafta ise Millet İttifakı. (Ancak Millet İttifakı ile ilgili olan tartışmalar bugünün tartışma konusu olmadığından bunu seçim sonrasına bırakmakta yarar var.)
Yıllarca hem belediyesini yönettiği hem de sandıkların birinci çıktığı Bursa’da AKP ve Cumhur İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan’ın Bursa sandıklarında küçülmesi pek de sürpriz görünmüyor. Her ne kadar kendisine bağımlı yoksul emekçi kitleler yaratmış olsa da Bursa hem Türkiye genelindeki hem de yerelde, kendisine özgün sorunları ile 14 Mayıs günü sürpriz yapmaya oldukça müsait. Son tahlilde AKP sandıktan pirus zaferiyle çıkabilir. Yani yara alarak kazanır. Geniş memleket içerisinde başta ekonomi olmak üzere pek çok sorundan dolayı kendi tabanında dahi tepkiler gören AKP’nin ülkeyi yönetemediği gibi Bursa’yı yönetemediği de ortada.

Kaldı ki yaptığı mitinglerde taşıma suyla değirmeni döndürmeye çalışan AKP’ye derman olacak, motivasyonu mukavemetli seçmeni neredeyse yok. Bursa’nın milliyetçi cemaatinin yakinen tanıdığı Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in Ankara’da uğradığı silahlı saldırı sonucunda öldürülmesi ve akabinde sahipsiz bırakılmasının sandığa yansıması olacak gibi görünüyor. Bu öznel sorun esasında her ne kadar MHP’yi kuşatmış görünse de Cumhur İttifakı parçası olması nedeniyle AKP’ye yansımaları kaçınılmaz.

Yalnızca Cumhurbaşkanlığı değil, milletvekili oy tercihlerinde de Bursa sandıklarında azalarak Meclis’in yolunu tutacak AKP kadrolarında zaten kendilerine inanmışlık yok. Ya da seçimi kazanmalarına kesin gözüyle baktıkları için gelmekte olanın işaret fişekleri kavranmamış. Her ikisi de pekala mümkün olsa da naçizane ülkeye hakim atmosferin AKP’nin içerisine de sirayet ettiğini söylemek daha olası bir tablo.

Önceki seçimlere nazaran bütün coşkusunu yitirmiş cılız bir AKP’nin karşısında, özellikle Bursa’da AKP’nin önceki seçimlerdeki coşkusunu yakalamış muhalefetin blok halinde oylarını yükseltmesi kaçınılmaz başka bir tablo. İki milyon seçmenin oy kullanacağı Bursa’da tenceresini kaynatamayanlar, alternatif arayış içerisine çoktandır daldı. AKP’den ümidini kesenlerin yanında, “yola devam” diyecekler de yok değil. TOGG ve bilumum ‘yerli üretim’ materyallerinin aldatıcılığına kapılmış olanlar elbette var. Yürütülen karapropagandaya alet olanlar var.

Tek yapması lazım gelenin seçim atmosferinde yaratacağı gerginlik olduğunu düşünüp buna göre provokasyonlara başvuran AKP’nin eski halinden eser olmadığını söylemek epeyce yerinde bir tespit olacaktır. Yine de yılgınlık yemeden sandık başlarına dikilecek AKP kadroları kaybetmemek pahasına her yönteme başvurma potansiyelini taşıyor. 21 yıldır yönetilen ülkenin vatandaşlarından ekonomiyi düzeltmek için süre istenmesi başarısızlığın itirafı olsa da seçim gününü iyi izlemek gerekli. Çünkü kurtarıcılığı kendinden menkul gören ve fiyakası harbiyesinden zerre kırıntıların kaldığı AKP’nin son ana kadar kazanma ümidiyle oyuncu olmaya devam edecek.

Ne olursa olsun son kertede söz seçmenin olacağı için bekleyip göreceğiz.