Muhasebecilikten çini ustalığına uzanan yol

“Aslında ben” diyerek başladığı sözlerini, hayallerini gerçekleştirmenin mutluluğuyla devam edip “iyi ki” diyerek bitirdi Beyhan Kavasoğlu. Çünkü aslında kendisi muhasebeciyken hayallerinin peşinden koşarak çini sanatçısı oldu ve derin sonsuzluklar içindeki hayallerini yaptığı çinilere yansıtarak tekrardan hayat buldu. İşte onun hikayesi…

Muhasebecilikten çini ustalığına uzanan yol
Yayınlama: 04.10.2024
A+
A-

Merve Özdemir Çevik

8 kişisel sergisi bulunan, 27 karma sergiye katılan; halk eğitim merkezleri ve Bursa Olgunlaşma Enstitüsü’nde uzman usta öğretici olarak görev alan Beyhan Kavasoğlu, Bursa Balibeyhan’da kendisine ait Efulim Sanat Atölyesi’nde de stajyer ve öğrenciler yetiştiriyor.

Bununla da kalmayıp çeşitli sosyal sorumluluk projeleri ile ulusal ve uluslar arası festivallerde yer alan Kavasoğlu, aynı zamanda Bursa Kent Konseyi El Sanatları Grubu Yönetim kurulu üyesi olarak görev yapıyor. Muhasebe ve Vergi Uygulamaları mezunu olan Kavasoğlu aynı zamanda Kültürel Miras ve Turizm bölümü 2. sınıf öğrencisi ve Geleneksel Sanatlar Derneği ve Anelsander Derneği üyesi.

Muhasebecilikten çini ustalığına uzanan hikayesini şu sözlerle anlatıyor Kavasoğlu;

“Aslında ben babamın ısrarıyla muhasebe mezunu olan ama kendini sayıların içerisinde huzura ulaştıramayan bir kişi olarak 2006 yılında İznik’te yaşadığımız bir dönemde çini sanatıyla tanıştım. Çini sanatının; insanın ruhunu çok rahat yansıtabileceğini, bu sanatla çok özgür olunabileceğini ve duygularınızı çok rahat ifade edebilip bir de insanlarla diyalog kurmakta çok güzel iletişim aracı olarak değerlendirilebileceğini düşünüyorum. Bu sanatı kendi açımdan muazzam bir terapi olarak değerlendiriyorum. O yıllarda başlamış olduğum bu sanatta 2011 yılında usta öğretici olarak göreve başladım. Halk Eğitim’de öğretmenlik yapıyorum. Balibey Han’da Efulim Sanat Atölyesi adı altında bir atölyem var. Stajyerler yetiştiriyorum, öğrenciler yetiştiriyorum, özel dersler veriyorum.”

“SEVDİĞİNİZ İŞİ YAPMAK BÜYÜK ŞANS”

Bu yolculukta çok fazla mücadele verdiğini ifade eden Beyhan Kavasoğlu, çok fazla zaiyat vermesine rağmen ruhunun özgürlüğünün yerini hiçbir şeyin tutmadığını söylüyor. Sözlerine devam eden Kavasoğlu; “Bu konuda rahmetli eşimin ve çocuklarımın bana büyük desteği vardı. Yapmış olduğum çalışmalara çevrem tarafından çok büyük saygı gösterilip değer kazandırmaları hayatta beni ayakta tutabilen en büyük etken. Sevdiğiniz işi yapmak ve o konuda ruhunuzun özgür olması, sanatçı olan kişilerde muazzam bir etki oluşturuyor. O konuda şanslıyım.” diye konuşuyor.

“HER ÇALIŞMADA BİR HİKAYEM VAR”

15. yüzyıldan itibaren günümüze kadar gelmiş olan çini sanatına günümüzde hayallerini resmederek ve hikayeleştirerek hayat veren Kavasoğlu, “Mesela en çok etkilendiğim kitaplardan bir tanesi Sabahattin Ali’nin Madonna kitabıydı. Ondan çok etkilenip; orada bulunan, kavuşulmayan aşkı yapmış olduğum bir çalışmamda gerçekleştirdim ve o an dedim ki benim bütün hayatımdaki her şeyi ben aslında bu çalışmalarıma yansıtabilirim. Sonra bu çalışmaları gerçekleştirdiğinizde o eserler o kadar muazzam bir kıymet teşkil ediyor ki aynı enerjiyi bulmadığınız kişilere o eserinizi teslim edemiyorsunuz. Bu konuda maalesef yaptığım çalışmaları satışa sunarken enerjisini alamadığım kişilere eserlerimi vermiyorum. Çünkü sizin bir parçanız oluyor ve her çalışmamda benim bir hikayem var. Yani sipariş üzere çalışmış olduğumuz bazı özel çalışmalar var. Bunlarda da ister istemez bir etkilenme oluyor ama kendinize özgü bir çalışma yaptığınızda; işte onu gelen kişiyle aynı enerjiyi hissettiğinizde gönül rahatlığıyla o çalışmayı teslim edebiliyorsunuz.” diyor.

“ÇİNİ SABRI ÖĞRETİYOR”

Çini sanatıyla tanıştıktan sonra kendini yeniden keşfeden ve sabretmeyi öğrendiğini söyleyen Kavasoğlu, sözlerine şöyle devam ediyor; “Bu sanata başladığımda çok sabırsız bir insandım. Aklımda olanın hemen hayata geçmesi tercihimdi. Çini, muazzam bir sabrı öğretiyor. Sonra bu işi yapabilmek için sabırdan ziyade bir de aşık olmanız gerekiyor, tutkuyla bağlanmanız gerekiyor işe. Bir de bunların gerçekleşebilmesi için ateşin olması gerekiyor. Çini sanatını üç kelimeyle; sabır, aşk, ateş olarak özetleyebilirim. Her şeyin hep olumlu olan tarafını görebilmek için yontuluyorsunuz resmen bu sanatta. Yani bir çalışma yaptınız diyelim; o çalışma kırıldı, istediğiniz gibi olmadı, çini sanatında kintsugi tekniği var. Kırıldı, değersizleştiğini düşünüyorsunuz. Onu tekrar birleştiriyorsunuz. Normalde altınla yapılabilen bir çalışma birleştirmesi ama günümüzde altın fiyatları çok yüksek olduğu için onu kullanırken biraz tabi siparişe özel çalışmalar yapıyorsunuz. Ona, aslında sen kırık olsan da zedeli olsan da, yapan kişi için ya da alan kişi için çok daha değerli olduğunu ifade ediyorsunuz. Ayrı bir değer katıyorsunuz. Daha önemli olduğunu hissettiriyorsunuz, önce çalışmanıza sonra kendinize”

Her kurs bitiren kişinin kendini muazzam bir sanatçı olarak değerlendirip piyasada kendisini o şekilde lanse ettiğini belirten Kavasoğlu, herkesin çizim yapabileceğini ama sanatçı olabilmek için de sanatın edebini almak gerektiğini düşünüyor.

“HER ÇİNİ, ÇİNİ DEĞİL”

Kavasoğlu, piyasada satılan ucuz çinilerin perde arkasını şöyle anlatıyor;  “Piyasada geçerli olan baskı sistemi çok fazla gündemde. Maliyet açısından çok daha ucuz olduğu için, Kütahya bölgesinde merdiven altı çok fazla çalışılıyor. Örneğin; geçen gün İstanbul’a gittiğimde bir kaşıklık fiyatı sordum. 35 TL dediler. Ben şoke oldum. Çünkü buradan ham malzeme olarak aldığımız kaşıklıkların fiyatı 65 Tl idi, 65 TL de dışarıda fırınlamaya para veriyorsunuz, yaptığınız desene göre en az bir gününüzü buna harcıyorsunuz, satışınızın en az 300 – 350 TL olması gerekiyor. Bir de değer katıyorsunuz; isminiz var, markanız var. Bir de bir kalitesi olması gerekiyor. Bu bizim piyasamızı çok fazla bozuyor. Bizi değersizleştiriyor. Onlara da hak veriyorsunuz, çalışmak zorundalar. Çok ucuz fiyata, piyasa altı çalışıyorlar. Bu sefer biz de mağdur olmuş oluyoruz. Bunu karşı tarafa anlatamıyorsunuz.”

“SONRAKİ HEDEFİ BRITISH MUSEUM’DA SERGİ”

Bundan on – yirmi yıl kadar sonra kendini ve mesleğini görmek istediği yeri anlatan Kavasoğlu; “Çok fazla dijitalleşme gündeme geleceği için bu sanatın biraz köreleceği kanaatindeyim. Maalesef çok üzücü. On yıl, yirmi yıl sonra nerede olmayı hayal ederim? Yani bir British Museum’da, o kadar da kalmasın bence, bir sergi açmayı; orada bir toplum tarafından onurlandırılmayı çok isterim.” şeklinde görüşlerini dile getiriyor.