Bursa’dan ABD’ye uzanan “sanat yolu”

Sosyolog, düşünür ve yazar Ulus Baker’in Sanat ve Arzu kitabında yönelttiği üzere, “Düşünce olmadan düşünce özgürlüğünden nasıl bahsedersiniz?” sorusunun peşinde sanatın; düşünce ve özgürlük ile duygu ve anlamın birleşebildiği bir alan olduğu çıkarsamasına varmak kaçınılmaz. Duyguların ve düşüncelerin peşinde pek çok sanat disiplini kendi özgürlük ve anlam alanlarının anlatımını yaparken bu alanlardan birinde başarıları ve ilham olduklarıyla adını Bursa, İstanbul ve ABD’de duyuran bir isim… İllüstrasyon, dijital sanat, grafik tasarım çalışmalarına imza atan sanat direktörü Tülay Palaz, sanat yolculuğunu, çalışmalarının dünü ve bugününü, sanatın geleceği hakkındaki düşüncelerini genç sanatçılara ilham verecek cümlelerle anlatıyor.

Bursa’dan ABD’ye uzanan “sanat yolu”
Yayınlama: 29.07.2024
A+
A-

Dilek ATLI

Bursalı Tülay Palaz, küçük yaşta başladığı resim tutkusunu eğitim yaşamına taşıyarak Bursa Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi’ne Birincilik Derecesi ile girdi. Aldığı eğitimi Mimar Sinan Üniversitesi ile taçlandırarak Grafik Tasarım Bölümü’nden mezun oldu. Henüz üniversite yaşamını sürdürürken profesyonel kariyerine Türkiye’nin büyük reklam ajanslarında başlayan Palaz, ünlü reklam ajansı Alameti Faika’da 1 yıl çalıştı. Reklam dünyasının yoğun temposuyla birlikte Mimar Sinan Üniversitesi’ndeki eğitimini tamamlayan Sanat Direktörü Palaz, Bursa’ya dönerek Uludağ Üniversitesi’nde bir yandan yüksek lisans yaparken bir yandan da Öğretim Görevlisi olarak 4 yıl tasarım dersleri verdi.

KENDİ AJANSINI KURDU

Bursa’da Marka Banka adını verdikleri reklam ve tasarım ajansını iki arkadaşıyla birlikte kuran Tülay Palaz, 10 yıl boyunca Bursa’nın ulusal çapta adını duyuran büyük markalarına hizmet verdi. Bursa’da farklı sektörlerde faaliyette olan yaklaşık 400 markanın sanat ve tasarım çalışmalarını yürüten Palaz, iş yaşamının yoğun temposuna rağmen sanat üretiminden vazgeçmeyerek kendine bir yol haritası belirledi.

KAFKAOKUR YILLARI

Türkiye’de özellikle genç okurlar tarafından büyük ilgi görerek kısa sürede en çok okunan dergiler arasında yerini alan edebiyat ve düşünce dergisi Kafkaokur ile yolları kesişen Tülay Palaz, kalıcı eserler ortaya koymak için bir arayışta olduğunu o günleri şu sözlerle anlatıyor:

“Sabit Fikir dergisi için birkaç illüstrasyon çizmiştim bir süre. Kafkaokur’da çok sevdiğim portre çizimlerine yönelme şansım oldu. Yaklaşık 6 yıl boyunca 65-70 sayının kapağını çizdim. Bunun yanı sıra içeriklere de çizimler yaptım. Ayrıca sosyal medyada çok paylaşılan ayraçları da çizdim. Kafkaokur, benim için yalnızca önemli işler yaptığım bir yer değildi. Sanat ve içerik yönetiminde yer aldığım da bir süreçti. Bebekti, çocuk oldu ve gençliğine ulaştı. Bir markanın büyüme sürecine tanıklık etmek de çok güzeldi. ‘En Çok Satan Dergi’ unvanı ve pek çok farklı ödül aldık. Bir noktadan sonra aynı işi tekrarlamamak için başarılı bulduğum bir genç arkadaşıma teslim ettim Kafkaokur’un kapak tasarımlarını.”

FARKLI TASARIMLAR

Sabancı Holding, Petrol Ofisi, Fibabanka, Bursa Büyükşehir Belediyesi, Nilüfer Belediyesi, Milliyet Sanat gibi büyük kurum ve kuruluşlar için özel çalışmalara imza atan Palaz, yaklaşık 10 yıldır ‘Yılın Yazarı’ çalışmalarıyla Bursalı sanatseverlerin aşina olduğu illüstrasyonları kent kültürüne kazandırıyor.

İllüstrasyon çizerliğinin sanat ve tasarım yönünü beslediğini belirten Palaz, özgünlüğünün ve başarısının sırrını buna bağlıyor. Grafik tasarım alanının stok görsel ve fotoğraflarla hazırcılık anlayışına yenik düştüğünü dile getiren Bursalı sanat yönetmeni, tüm bu hazır malzemelerin kolay ulaşılan programlarla bir araya getirildiği bir sonuca ulaşıldığına değiniyor.

Üniversitedeki öğrencilerine kendilerinden bir şey katmaları gerektiğini öğütlediğini söyleyen Palaz, tasarımcı olmak isteyen gençler için önerilerde bulunmayı da ihmal etmiyor:

“Bir insan veya bir konu söz konusu olduğunda direkt fotoğrafını kullanmaktansa kağıt kalemi eline alıp bir ön çizim yapayım, bir yorum katayım demek gerekiyor. Bir tasarımcının asli görevi kendi çizgisini ortaya koyup etkin bir tasarım yaratmak olmalı daima.”

NFT’DEN TİME DERGİSİ’NE

2020’nin sonlarına doğru NFT (Non-Fungible Token) çalışmalarına yönelen Tülay Palaz, sanat üretimine bir boyut daha katmak üzere kolları sıvıyor. Dijital aidiyet sağlayabilen bu yolla sanatçıların dünyaya eserleriyle açılmasının önünün açıldığını belirten sanatçı, “Bursa’da ofisimde çizdiğim bir eser, Amerika’daki veya Fas’taki bir koleksiyonere ulaşabiliyordu. ABD’deki galerilere ulaşabildik. Dünyada sanat alıcısının sayısı ülkemizdekine nazaran daha fazla. Tam bu dönemlerde TİME Dergisi ile yollarımız kesişti” diyor.

TİME Dergisi’nin dijitalleşmede dünyada ilk harekete geçen yayın organlarından biri olduğunu hatırlatan sanat yönetmeni Tülay Palaz, ABD serüvenini ise şu sözlerle anlatıyor:

“TİME Dergisi, dijitalleşme hareketiyle birlikte TİME PİECES adında bir marka kurdu. Belirledikleri TİME Dergisi sanatçılarına koleksiyonlar yaptırmaya başladılar. Dünya çapında 73 sanatçıydık. Deepak Chopra ile onun bir kitabını yorumladığımız bir koleksiyon çıkardık. Benim için büyük bir deneyimdi. TİME ekibiyle online toplantılar yaptık. Sanal sergi şeklinde sanatseverlere sunduk.”

SANATIN GELECEĞİ

Sanatın geleceğini değerlendiren Tülay Palaz, işlerin özgün sanat üretimi için tehlikeli bir yöne gittiğini söyleyerek, pratik çözümlerle hızlı tasarım yaptıran uygulamalara dem vuruyor:

“Körü körüne karşı olmak değil, bir çözüm biçimi olarak kabul edilebilir ama gerçek sanatçıların tasarım biçimlerini korumaları gerektiğine inanıyorum. Aşırı dijitalleşme ve hızlı tüketim, iyi tasarım anlayışını yok ediyor. Her yapılan tasarım ‘iyi’ değildir. Kurallar vardır. Sosyal medya havuzunda görsel kirliliğe hepimiz tanıklık ediyoruz. Yapay zekanın da önüne geçemeyiz. Bence gelecekte yapay zekanın da özgün sanat üreticisinin de ayrı bir yeri olacak.”