Çin Ablukası Bölüm 1: Otomotiv

Yayınlama: 19.12.2023
A+
A-

Ülke olarak sanayi üretiminde bulunduğumuz nokta ortada. Her geçen gün büyüyen şirketlerimiz, ihracatımız ile özellikle pandemi sonrasında yakalanan ivme ile bazı sektörlerde bir Avrupa’nın anda üretim üssüne dönüştük.

Pandemi bitti. Kabuğuna çekilen Çin yeniden buradayım dedi ve çarşı bir anda yangın yerine döndü.

Son kullanıcının cebinde zaten para kalmadı ama bir de üretimin bu hızla yara alması hesapları iyice karıştırdı.

Çarşıyı pazarı herkes anlattı. Hadi gelin ben de üretim tarafını anlatayım

Anlatmaya Otomotiv ile başlayayım;

***

Önce sektörü anlatayım size;

Türkiye uzun yıllardır otomotiv konusundaki algıyı yönetmek adına bir çıkmazda. Gidip sokakta konuşalım 10 kişiye soralım 8’i “Türkiye’de araba fabrikası yok hepsi montaj fabrikası. Parçaları alıp montaj yapıyorlar” diye cevap verecektir.

Evet aslında gerçekten de öyle. Ülkemizde ana üretici konumundaki bütün otomobil fabrikaları sadece montaj yapıyor.

Ama bu cümlenin arkasında kocaman bir ama var. Çünkü o montajlanan parçaların da büyük çoğunluğu ülkemizdeki fabrikalarda üretiliyor. Zaten krom çıta ile döküm bloğu aynı fabrikada üretebilmeyi düşünmek ne yazık ki akıl karı bir konu değil.

Zaten bir arabanın üretim süreci de öyle birden bire olmuyor. Önce mühendislik projeleri onaylanıyor, sonra kalıplar hazırlanıyor, sonra parça üretimleri başlayıp nihayetinde seri üretime geçiliyor. 2024 yılında çıkacak araçların projeleri sanayide 2022’de başladı mesela. Kalıplardan parçalar çıktı ve seri imalat başladı.

Bu süreçte bir ana üretici onlarca fabrika ile çalışıp binlerce kişiye dolaylı yoldan istihdam sağlar pozisyonda.

***

Sektörü anladıysak şimdi gelelim Çin kısmına. Otomotiv sektöründeki Çin sorunu dediğimiz zaman herkesin ilk aklına düşen konu Çinli elektrikli arabalar. O da önemli bir sorun ama ne yazık ki işin perde arkası o kadar sıradan değil.

Elektrikli araç yapabilmek, içten yanmalı araç yapabilmekten daha kolay. Çünkü sistem ağırlıklı olarak teknoloji içeriyor ve işin zor olan motoru çalıştırma prensibi ve patentleri ile işiniz olmuyor. Çok zorlamadan atölye kurarsanız elektrik motoru denilen şeyi siz bile yaparsınız. Elinizde yazılım, batarya ve ekran teknolojisi varsa geri kalan kısmı çok kolay.

Ve bilin bakalım bunlar en çok kimin elinde var?

Çin senelerdir ucuza üretim yaparım diyerek elde ettiği yetkinlikleri ve bilgi birikimini şimdi kendi markaları ile ticarileştirmeye başladı. Yani biri istedi, Çin üretirken acemiliğini attı, sonra aynı bilgileri kullanarak kendi markalarını yarattı.

Bu markalar büyürken, üretim hatları kurulurken arkalarında önemli bir devlet politikası vardı.

Gel gelelim bugün piyasadaki cep telefonlarının yarısı çinli, hepsinin en az bir parçası çin menşeili. Otomobil tarafında da durum ne yazık bundan farklı işlemedi. Koca koca üreticiler işi ucuza yapıyor diye Çin’e verdi. Çin bu sürede kalıp yapmayı, çeliği otomotiv için işlemeyi, kauçuk konusunda dayanım artırmayı ve daha sayamayacağımız birçok hususta uzmanlığını artırdı.

Hani diyoruz ya Çinli arabalar neden bu kadar ucuz diye, onun en temel sebebi arabanın her şeyiyle Çin’de üretiliyor olması.

****

Diyeceksiniz ki e bizim de Togg var o da tamamen ülkemizde üretiliyor. O neden böyle değil. O kısma başlamadan iki ülke arasındaki farklılıkları anlatayım;

Çin ucuz işgücünün yanı sıra yeşil mutabakat dediğimiz karbon azaltımı gibi konularda bizim kadar denetlenmiyor. Bu da üretimde ciddi bir maliyet avantajı sağlıyor.

Ayrıca Çin’de üretim kapasiteleri ülkemizdeki tesislere göre çok daha büyük. Mesela Çin’de bir firmada deneme için 10 pres kullanılırken bizde 10 presi olan firma seri üretim yapıyor.

Çinli firma üretim kapasitesi yüzünden hammaddeyi de bizden ucuza alıyor.

Bakın çok ayrıntıya girmedim. Sadece işçilik, karbon uygulamaları, kapasite ve hammadde dedim. Bu 4 konu aslında neden bizim 1. Tedarikçi dediğimiz bazı firmaların kendi Kalıphanelerini çalıştırmak yerine Çin’de kalıp yaptırdığını gösteriyor. İşin bir de taşıma destekleri var ki Çin Hükümeti bu konuda bizim aksimize oldukça bonkör davranıyor.

****

Son olarak bir de örnek verip sonuca bağlayalım;

Siz bir otomobil fabrikasısınız. Yıllık araç üretim kapasiteniz 120 bin. Bu da aylık olarak 12 bin araç üretmeniz demek.

Bu 12 bin araç için her ay almanız gereken milyon dolayında parça var. Çünkü bunun hepsini siz üretmezsiniz. Uzmanlıklarına göre parçaları paylaştırdınız. Kaputu bir firmaya, tamponu bir firmaya, şase parçalarını bir firmaya derken herkese bir görev verdiniz. Peki sonra ne olacak, Bu görev verdiğiniz firmalar da kendi bünyesinde yapamadığı işleri o işleri yapan diğer firmalara paslayacak. İşte bu 2. Tedarikçi dediğimiz konu bugün genelde Çin’de noktalanıyor.

***

Ülkemizdeki üretim kapasiteleri mevcut projelere yetmiyor. Özellikle kalıp tarafında Türkiye’nin 3 otomobil projesini aynı anda yürütecek gücü yok. Bu gücü kazanmadan zaten diğer parçaların Çin’e kaymasına laf edemeyiz.

Ülkemizde doğru üretim planlaması gerekiyor. Kapasitelerin artışına, yeni makineler alınmasına ve planlı sanayi alanları oluşturulup ülkenin 22. Yüzyıl için yolunu bugünden çizmesi lazım.

Togg bu iş için doğru bir adımdı ama hayata geçerken sektördeki 1. ve 2. tedarikçileri güçlendirecek bir adım atılmadı.

Sektörün plansız hareketine izin verildi. Artan maliyetler, düşük kapasiteler derken ana tedarikçiler 10 fabrikayla uğraşacağıma 1 fabrikayla uğraşırım dedi ve Çin’e gitti.

Sonra oradaki avantajları görünce bizim kendini geliştiremeyen sanayicini kapasitesi de boşa çıktı.

Önümüzde 2026 için yeni projeler var ve 2024 yine kalıp tarafında hızlı başlayıp devamında seri üretime kadar bir sirkülasyon sağlayacak ama politika olarak kara düzen gidiyoruz.

Bu durum sürdürülebilir değil. Sanayi kuruluşlarının planlı büyümesini teşvik edip bazı alanları bu iş için ayırmaktan başka çaremiz yok.

Yoksa Çin’den gelen kalıp da parça da ilave gümrük vergisine rağmen bizden daha ucuz. İşçilik maliyetini aşağı çekmek halkı sefalete sürüklemek yerine üretim gücünü ve hammadde maliyetini artırmamız bunu planlı yapmamız gerekli.

Devleti güçlendirmek ve çocuklarımızın geleceği için biraz itibardan tasarruf edip senelerce betona gömülen parayı, katma değer yaratacak firmalara kaydırmamız gerekli.