Akran zorbalığı artıyor: Balık baştan kokar

Sosyal medyaya okullardan yansıyan akran zorbalığı düşünülenden daha fazla. Giderek yaygınlaşan akran zorbalığında okullardaki danışman istihdamı azlığından ev içi ilişkilere kadar pek çok etken bulunuyor. Uzmanlara göre akran zorbalığında TV dizilerindeki rol modelleri de belirleyici.

Akran zorbalığı artıyor: Balık baştan kokar
Yayınlama: 06.11.2022
A+
A-

Zehra Değirmenci

Son dönemlerde ergen yaş grubundakilerin uyguladıkları akran zorbalığı özellikle sosyal medyada sıklıkla paylaşılıyor. Paylaşılan videolarda çoğunlukla bir grup ergen, kendi akranını “köşede sıkıştırıp” uyguladığı şiddeti videoyla kayıt altına alıyor. Kimi zaman bu durumlarla ilgili video paylaşıldıktan sonra resmi makamlarca açıklamalar yapılıyor, kimi zaman da olay unutulup gidiyor.

Öncelikle akran zorbalığının ne olduğunu belirtmekte fayda var. Çünkü uzmanlar,  Türkiye’de fiziki olmayan şiddetle karşılaşıldığında bunun şiddet olduğunun bilinmediğini dile getiriyor. Akran zorbalığı, çocuk ya da ergenin kendi yaş grubundaki arkadaş veya arkadaşlarına yönelik sözel, fiziksel ve davranışsal olarak zarar verici davranışlarda bulunmasıdır.

ŞİDDETE MARUZ KALAN ÇOCUK AKRAN ZORBALIĞI UYGULUYOR

Konuyla ilgili görüştüğümüz Eğitim Sen Bursa Şube Başkanı ve bir lisede Psikolojik Danışman olan Yüksel Bayraktar, son zamanlarda akran zorbalığının artış gösterdiğini söylüyor. Bayraktar’a göre zorbalık yapan öğrencilerde iki durum gözleniyor. Birincisi aileden sistematik şiddet görme ve şiddetin kendisini normal karşılama. Ailede şiddet gören çocuk, bu şiddetin aynısını akranına göstermekte sakınca görmüyor.

Yalnızca şiddet gösteren ailelerin çocukları değil, aynı zamanda fazlaca şımarık yetiştirilen ergenlerin de zorbalık yapabileceğini söyleyen Bayraktar, “hayır” denmeyen çocuklarda ilerleyen süreçlerde şımarık yetiştirilmekten kaynaklı ukalalık, kendi üstün görme, diğerlerini aşağılamak gibi eğilimleri gördüklerini söylüyor ve ekliyor: “Dolayısıyla sağlıklı olmayan ailelerin çocukları da sağlıklı davranışlar gösteremiyor.”

Ailede şiddet gören çocuk, akranına şiddet uyguluyor.

“HAYIR” DEMEKTE NET OLMAK GEREKİYOR

Bayraktar, bunun ortasını bulmanın anahtarı çocuğa “hayır” diyebilmekten ve sınır çizebilmekten geçtiğini söylüyor. Daha bebek olduklarına bakmadan 1 yaşındayken “hayır” kelimesini duyan çocuklar, kendi sınırlarını bilerek büyüyor. Bayraktar aynı zamanda “hayır” konusunda net olmak gerektiğini önemle vurguluyor ve bu konuda “kıyamama” halinin çocuğun davranış geliştirmesinin önünde bir engel olduğunun altını çiziyor.

Hayır diyebilmek yalnız çocukların zorba bireyler olmasını engellemek için değil, zorbalığa maruz kalanlar için de önemli. Çünkü Bayraktar, zorbalık gören öğrencilerin de genellikle özgüvenleri ve benlik saygıları çok düşük olduğunu ve başkalarına hayır diyemeyen tipler olduğunu söylüyor. Yani zorbalıkla karşılaştıklarında karşısındakine de hayır diyemiyor.

“RTÜK DİZİLERE MÜDAHALE ETMELİ”

 Tabi zorbalığı açıklarken yalnızca aile veya sosyal çevreyle sınırlandırmamak gerekiyor. Özellikle son dönemlerde başrol karakterlerinin zorbalardan oluştuğu lise dizilerine karşı tepki büyüyor. Çünkü ergenler, dizilerde gördükleri zorba karakterleri model alıyorlar.

Bu noktaya değinen Bayraktar, “Son yıllarda Türkiye gibi geri kalmış ülkelerde şiddet eğilimi daha fazla prim elde ediyor. Medyanın da bu nedenle şiddet eğilimli görsellere yer vermesi öğrencileri daha fazla etkiliyor. Bu nedenle RTÜK’ün de bu tip dizilere müdahale etmesi gerekiyor. Şiddet eğilimi barındıran dizilerin yayın saatlerinin geç saatlere çekilmesi, online platformlara da daha sonra izlenmenin önüne geçmek için yüklenmemesi gerekiyor.” dedi.

Ana akım medyada yer alan lise dizilerinde şiddet sahnelerine rastlanıyor.

Her ne kadar “çocuklar arasında olur öyle şeyler” gibi düşünülse de bunu ciddiye almakta fayda var. Bayraktar bu noktada zorbalığa maruz kalan çocuklar için şunları söylüyor: “Şiddete maruz kalan çocuklar, silik ve özgüvensiz karakterler haline geliyorlar. Hakkını aramayan, korkak, toplumun arka taraflarında kalan tipler olarak karşımıza çıkıyor. Eğer müdahale edilmezse ortaya çıkacak tablo bu. Her gittiği yerde güçlü karakterler tarafından şiddete maruz kalacak. Eğer müdahale edilirse sağlıklı bir gelişim gösteriyorlar.”

OKULLARDAKİ PSİKOLOJİK DANIŞMANLARIN SAYISI YETERLİ DEĞİL

Ancak bu noktada devreye tabi ki devletin öğretmen atamaları giriyor. Çünkü yüzlerce öğrencinin olduğu okulda tek başına görev yapan psikolojik danışmanlar, bütün öğrencilere gerekli vakti ve özeni ayıramıyor. Kendi çalıştığı lisede bin 200 öğrenci olduğunu söyleyen Bayraktar, ikinci psikolojik danışmanın daha bu sene geldiğini söylüyor ve ekliyor: “Milli Eğitim Bakanlığı’nın programlarında akran zorbalığıyla mücadele etme yer alıyor. Ama bin öğrencinin olduğu okulda tek başına görev yapan psikolojik danışman bunun eğitimlerini veremez ve önleyemez. Bu nedenle okullara yeterli sayıda psikolojik danışman ataması yapılması gerekiyor. En azından 200-250 öğrenciye bir tane psikolojik danışman düşmesi gerekiyor.”

Ama yine de şu anki koşullarda da zorbalığa maruz kalan öğrencilerin kendilerine başvurması gerektiğini söyleyen Bayraktar, bu konuda okul yönetimlerinin gerekli tedbirleri aldığını ve sorunu çözebildiğinin altını çiziyor.

Sağlıklı bir çocuk yetiştirmenin basit formülünden bahseden Bayraktar, ailenin çocuğuna sevgisini göstermesinin, sarılmasının, öpmesinin çocuğun değerlilik hissini artırdığını ve bu şekilde büyüyen çocukların empati duygularının da gelişmiş olduğunu vurguluyor. Öz saygısı ve empati duygusu gelişmiş çocuklar bir başkasına zorbalık yapmayacağı gibi kendisinin de zorbalığa maruz kalmasına izin vermiyor.