Bursa’nın Orhaneli ilçesi Akalan, Söğüt ve Danişment köyleri arasında Koza Altın şirketi tarafından kurulması planlanan altın-gümüş madeni ocak işletmesine köylüler tepkili. Tarım ve hayvancılıkla geçinen köylüler, maden ocağına karşı mücadele edeceklerini söylüyor.
Sibel Kahraman
Bursa’nın Orhaneli ilçesi Akalan, Söğüt ve Danişment köyleri arasında kurulması planlanan altın-gümüş madeni ocak işletmesi 2015 yılında köylülerin tepkisiyle gerçekleşmemişti. Firmanın tekrar maden ocağı işletmesi açmak istemesine köylüler tepkili.
Maden şirketinin köye gelip ocak açmak istediğini ve köy olarak bu faaliyete karşı olduklarını söyleyen Akalan Köyü muhtarı Hüseyin Yılmaz, “Bizim köyümüz Orhaneli’nin en üretken köylerinden biri. Biz köy olarak karşıyız. Doğamızı bozdurmayacağız. Hiçbir tür madencilik köyümüzde istemiyoruz. Bunun için de elimizden gelen her şeyi, her zaman yapacağız. Bunun da devlet tarafından göz önünde bulundurulup bu tür şeylere izin vermemesini istiyoruz.” dedi.
2023 yılında ÇED raporlarında istenilen arazide köyün su kaynaklarının ve barajın dolum noktalarının bulunduğunu ifade eden Yılmaz, “Köyümüz tarımla hayvancılıkla geçinen bir köy. O yüzden burada böyle bir şey istemiyoruz. Köy olarak karşıyız.” dedi.
Akalan Köyü’nde maden ocağına izin vermeyecekleri, arazilerini ve topraklarının güzelliklerini hiçbir zaman bozdurmayacaklarını dile getiren Akalan Köyü sakini Erol Bayındır, “Bizi öldürürler, o zaman burada altın madeni açarlar. Yoksa mümkün değil, bizden izin yok. Ama bizi ezip geçerek yaparlarsa yaparlar.” sözleriyle maden ocağına karşı mücadele edeceklerini açıkladı.
Köyde bulunan arazilerde çiftçilik ve hayvancılık yaparak geçimlerini sağladıklarını söyleyen Bayındır, bu arazilerde birçok mahsulün yetiştirilebildiğini açıkladı. Köydeki genç nüfusun da kente göç etmeyerek yaşamını burada sürdürdüğünü kaydeden Bayındır, “Kim gelirse gelsin 2015’te çıktığımız gibi yine karşılarına çıkarız. Biz hep kahvenin önündeyiz, gelirlerse bekliyoruz. Bu siyanür. Bunun biz örneklerini gördük. Ben kamyonculuk yaparken Türkiye’de çok dolaştım. ‘Bunun bize faydası var’ diyen hiç kimseyi görmedim. Bunun zararı var. Siyanür her halükarda zararlı. Ben niye öldüreyim ki kendimi? Beni öldürsünler ama arazime yine de değmesinler. Parayla pulla işimiz yok bizim. Karnımızı doyuracak kadar parayı da buluyoruz. Ama biz arazimiz için o izni asla vermeyiz.” ifadelerini kullandı.
Köylüler olarak maden ocağından dolayı başlarının dertte olduğunu ve köylerinde maden ocağını istemediklerini söyleyen Söğüt Köyü Muhtarı Yaşar Aydemir, “Dedelerimizden kalan yerleri teslim etmek istemiyoruz. Dedelerimiz burayı bize nasıl bıraktıysa, biz de emanet olan toprağı çocuklarımıza bırakmak istiyoruz. Bu işe karşıyız. Bu doğayı onlara öldürtmeyeceğiz. Gerekirse sabaha kadar toprakta nöbet tutacağız.” şeklinde konuştu.
Köyde bulunan gölete döküm sahası yapılacağını belirten Aydemir, gölet gittikten sonrası köydeki yaşamın öleceğini söylerken, “Gelsinler toprakla köyü komple gömsünler, insanlar altında kalsın. Biz arazilerimizi vermek istemiyoruz. Biz onların altınını istemiyoruz, almıyoruz da satmıyoruz da.” dedi.
Köylülerle görüşen Bursa Su Kolektifi üyesi Caner Gökbayrak, köylülerin ne pahasına olursa olsun maden ocağını istemediğini söyledi.
Şirketin iki köyde üç büyük ruhsat alanı için ÇED süreci başlattığını ve bu süreçlerin geçmişte de yapıldığını söyleyen Gökbayrak, “2015’te bir ÇED süreci başlatılmıştı. Ancak hem Söğüt hem de Akalan köyü için başlatılan bu süreçler köylülerin ciddi mücadelesi sonucunda durdurulmuştu, devamı gelmedi. En son 2022 yılında bu alanlar için bir ÇED süreci başlatıldı yine aynı yerde. Fakat maden alanlarını değiştirmişler. Çünkü maden çıkartılacak yerlerde alan çok büyük. Ruhsat alanlarının yaklaşık yüzde 1’lik bir kısmı maden olarak gözüküyor. Daha doğrusu maden ocağı olarak gözüküyor. Normalde olması gereken bilgi de verilmiyor tabii ki doğal olarak. Orada ÇED raporundaki verilecek zarar sadece o yüzde 1’lik kısmı için geçerli. Çünkü ruhsat çok çok büyük. Yüzde 99’u daha geride duruyor. Öyle ki bu ruhsat alanları kuzeyde Orhaneli’ye kadar dayanmış durumda ve 5 tane de köyü topraklarıyla, evleriyle, arazileriyle içine alacak bir büyüklüğe sahip.” şeklinde konuştu.
Köy halkının maden ocağına tepkili olduğunu ve geçmişte verdikleri mücadelelerini, tekrar vermeye kararlı olduğunu söyleyen Gökbayrak, Koza Altın’ı ya da başka hiçbir şirketi köylerinde istemediklerini söyledi.
Şirketin aldığı altını Bergama Ovacık’ta ayrıştıracağını ve bunun sıkıntılı olduğunu belirten Gökbayrak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Buradan oraya yolda 200 bin ton toprak taşınacak. Oradan her 1 tondan tam 1 gram altın, 3 gram gümüş çıkartacaklar. Sonra bunun karlı olmasını beklemek makul değil. Tabii ki ileriki bir dönemde mutlaka burada da bir ayrıştırma tesisi, zenginleştirme tesisi yapacaklar. Altın zenginleştirme tesisi de yaparlarsa eğer zaten ciddi anlamda bir risk söz konusu. Çünkü buranın suları doğrudan Bursa’nın Doğancı Barajı’na doğru akıyor. Derelerin suları Doğancı Barajı’nı kirletecek demektir. Bursa’da içme suyunun sağlandığı Doğancı Barajı’nın kirliliği söz konusu olacaktır. O yüzden kesinlikle bu altın madenlerin burada olmaması gerek. Bu güzelliğin, doğal yeşil alanın korunması için olmaması gerek. Altın madenin başka yerde ayrıştırılması çok önemli değil. Nerede yapılıyorsa yapılsın, oraya verilen zarar çok büyük. Orada yapılan işten çok büyük. O siyanürün verdiği zarar çok büyüktür. Zaten bunun bir örneğini de Fırat nehrine boşalan Çöpler altın madeninde de gördük. Onun üstünün bir şekilde devlet tarafından neredeyse kapatılmaya çalışıldığını da gördük. Gerçeklerin gizlendiğini de gördük. Bunlar aslında gizlenerek yapılacak şeyler değil. Gerçekten üzerine giderek ve artık izin vermeyerek, verilen izinlerini kaldırılarak altın madenciliğinin bitirilmesinin en doğru olacağı zaten görünen gerçektir.” dedi.
Sibel Kahraman