Seçime iki haftadan az bir süre kaldı. Geçen zamanda iktidar cephesi şapkadan tavşan çıkarabilmiş değil ve çıkarabilecek gibi de görünmüyor. 20 yılı aşkın iktidar süresi boyunca elde anlatılacak bir hikaye kalmadığı için iktidar, soğuk savaş artığı taktiklerden medet umuyor.
7 Haziran seçimleriyle başlayan AKP’nin iktidarından vazgeçememe hali, 2017 referandumunda yaşanan mühürsüz oyların geçerli sayılması skandalı ve son olarak yerel seçimlerde İstanbul’u kaybetmemek için girişilen dezenformasyona dayalı hamleler, muhalefet tabanını günbegün daha da konsolide hale getirdi. Bunun yanında depremdeki acziyet, ekonomideki istikrarlı kötü gidişat yaşam alanlarının her geçen gün daralmaya devam etmesi ve iktidar bloğundan halkın yarısından fazlasına her gün küfür, hakaret ve tehditler savurulması, siyasal İslamcı ütopyanın sonuna gelindiğini gözler önüne seriyor.
Tam da yukarıdaki sebeplerle, sandıktan çıkabilmenin tek yolu olarak yaygın medya ağı ve troll ordusuyla yürütülecek kara propagandaya bel bağlanmış görünüyor. Ve bu sadece mevcut gerçekliğin ters yüz edilmesi gibi ilkel ve basit bir yöntemle yapılıyor.
İktidar temsilcileri, asgari demokratik bir yöntem olan seçimleri bir darbe girişimi olarak adlandırıyor, iktidar değişikliğinin Türkiye’nin tam bağımsızlığına darbe olacağını söylüyor, toplumun yumuşak karnını manipüle edip muhalefeti “ailemizi emanet edemeyeceğimiz insanlar” ilan ediyor. Yetmiyor, muhalefet seçmeninin tamamını “Millet İttifakı’na giden her oy teröre nefes olur,” diyerek terör destekçisi yapıyor. Muhalefet partilerinin binalarına seçim sathına girildiği günden itibaren kurşunlar isabet ederken troller, AKP binalarına silahlı saldırı düzenlendiği yalanını yayıp OHAL çağrılarını sosyal medyada yayıyor. İktidar kendi adına planladıklarını saklamak için herkesin gözünün önüne koyuyor.
Bu haliyle AKP, hali hazırda yönettiği ülkenin insanlarının yarısından fazlasıyla adeta gayri nizami bir savaş içerisinde. Dolayısıyla bu savaşta yalan ve dezenformasyon da dahil her şeyi mübah görünüyor. Kendi ütopyasının sonuna gelen, vadedebileceği somut bir şeyi kalmayan AKP iktidarının, seçimde son düzlüğe girilirken bu yalan ve dezenformasyonu artırarak devam edeceğini düşünebiliriz. Elde inandırıcılığı olabilecek hiçbir somut şey olmadığı için, yıllar yılı mülakatlar vesilesiyle devlet içinde kadrolaşan AKP iktidarı, mülakatları kaldırmayı vadedebilecek kadar hakikatle bağını koparmış vaziyette.
Tüm bu saydığımız hadiseler, yalan düzenine son vermek için AKP’nin kapısında daha fazla insanın kararlılıkla birikmesine de neden oldu. Gerek iktidarın tükenişi ve inandırıcılıktan yoksunluğu, gerek kitlelerdeki kararlı duruş, muhalefete geniş bir manevra alanı sağlıyor. Geriye sadece son adımı atmak kalıyor. Cehennemin kapılarını kapattıktan sonra daha kamucu, daha eşitlikçi, daha özgür bir ülke kurmak amacıyla, dümeni sola kırmak için uzun bir yol önümüzde duruyor.
Hem kendimizi hiç hissetmediğimiz kadar endişeli hissettiğimiz, ama aynı zamanda ne olursa olsun bayrağı ulaşması gereken yere ulaştıracak gücü de bacaklarımızda hissettiğimiz, yılların hengamesinden dolayı yorgun, ama vurduğumuz yerden ses getirecek kadar da güçlüğü hissettiğimiz bir dönemdeyiz. Belki kısa vadede hepimiz doğruca cennete gidemeyeceğiz, ama cehennemin kapılarını da şeytanın yüzüne çarpacak kadar kapı önünde birikmişiz.